Sabahın köründe gözümü annemin seslenişiyle açtım, her zamanki gibi.
Sesleniyordu çünkü gitmemiz gereken bir yer vardı, biz hizmetçiydik. Kraliyet ailesinin şatosunda yüzlerce çalışanlardan biriydim sadece ve bugün işimizin ilk günüydü.
Babam da kralın korumasıydı. Ne kadar havalı değil mi? Kraliyet ailesinin bir çalışanı olmak..
Benim için değildi. Ben daha fazlasını istiyordum, KRALİÇE OLMAYI.
Bu berbat ailede doğmayı asla istemezdim. Onları sevmediğimden değil, onların beni sevmediğinden dolayı istemezdim.
Annem hep beni kocaya verme derdinde olan bir kadındır. Sürekli bana sen prens ile evlenip güzel bir hayata sahip olacaksın derdi ama ben prensi değil prensesi istiyordum.
Küçüklüğümde hep kendimi bir prenses ile uzaklara kaçarken hayal ederdim.''Hannah!''
Olamaz, annem sesleniyor! Daha hazırlanmadım ki ben! Hemen düşüncelerimi kovup yatağımdan kalktım ve kıyafetlerimi giydim. Pek kıyafetim yoktu zaten o yüzden seçebilme şansım da yoktu. Elime ilk geleni giydim. Kime süslenecektim ki zaten, prense mi? Asla.
''Hannah, hadi ama geç kalıyoruz!''
''Geliyorum anne!''Yol çok uzun ve yokuşluydu, etraf çok ıssızdı. Tepelere şato yapmışlardı. Hayatımda ilk defa şato görüyordum. Ağzım açık şatoya bakakaldım, o kadar güzeldi ki hayallerimdeki şatolar bunun yanında bir hiçti. Vardığımızda korumalar bizi aşağılayıcı bakışlarla süzdü. İşte bu en nefret ettiğim şeydi.. Aşağılanmak.
''Siz hizmetçiler misiniz'' dedi kaba sesiyle. Annem yere bakarak ''Evet efendim'' dedi. Korumalar büyük kapıyı tüm güçlerini kullanarak açtılar. Kocaman bahçedeki çiçekler beni büyülemişti. Cennet böyle bir yer olmalı diye düşündüm. Kendimi biraz da aptal gibi hissettim çünkü etrafa görmemişler gibi bakıyordum. Görmemiştim ki zaten.~~~~~~~~~~~~ (Giriş) ~~~~~~~~~~~~~
Kapıyı diğer hizmetçiler açtı, bizi güler yüz ile karşıladılar. İçeri geçince dışarıdan daha büyüleyici olduğunu fark ettim. Bu gerçek değildi, kesinlikle şuan bir rüyadaydım. Eğer rüyaysa bile uyanmak istemiyordum ama önüme atılan bir bez parçası ve kova dolusu su uyanmamı sağladı. Karşımda Kraliçe duruyordu. Saçı toplu, yaşı tahminen 45-50 civarlarında ama kesinlikle yaşını göstermiyordu, sarışın ve renkli gözlüydü.
~~~~~~~~~~~~(Kraliçe)~~~~~~~~~~~~~
Bir anlık kızı olsa ne kadar güzel olurdu diye düşündüm. Acaba kızı var mıydı? Kesin yoktur çünkü herkes oğlundan bahsediyor. Oğlu benim yaşlarımda (20), uzun boylu, annesinin aksine koyu kahverengi saçlara sahipti.(Prens)
Oğlu tüm kızların dikkatini çekiyordu ve tüm kızlar onunla evlenmek için uğraşıyordu fakat benim hiç ilgimi çekmiyordu. Aslında benim erkekler ilgimi çekmiyordu. Onlardan nefret etmiyordum çünkü çok erkek olarak çok arkadaşım olmuştu fakat aşk olarak sadece kadınlarda o his oluyordu. Nasıl anlatılır bilmiyorum bile, çok suçlu hissettiriyor. Bunu ailem öğrense muhtemelen önce saatlerce dövülür ardından sokağa atılırdım. Daha önce bir kıza aşık olmuştum. Sokakta bir kız ile oyunlar oynardık, genelde evcilik oynardık ve ben hep baba olmak isterdim o da anne olmak isterdi ama muhtemelen o 'sadece oyun' gözüyle bakıyordu çünkü şuan bir erkek ile evli, 1 ay önce evlendi. O evlenirken kalbime batan bıçak hissi ile düğününü izledim. Çok seviyorlardı birbirlerini sanırım, evlendiği adama gülerek bakıyordu. Ben ise sahte gülümseme ile onları izliyordum. Zaman çok hızlı geçiyor, onu ilk öpen (şakasına da olsa) bendim ama düğününde sadece alkışlayarak onları izleyebildim. Yapabildiğim tek şey buydu. Ne yapacaktım ki zaten? Ben onun en yakın arkadaşıydım, daha fazlası olamazdım.Elimdeki bez ile düşüncelere çok fena dalmış olmalıyım ki annem birden ''Hannah, işe geldin oyalanmaya değil!'' diye bağırdı. Biliyordum ama elimde değildi. 40'lı yaşlarındaki kadınların yanında elimde bir bezle başka türlü zaman geçmiyordu. Saatlerce köle gibi çalıştıktan sonra nihayet mola vermemize izin verdiler. Molada annem oradaki kadınlarla kaynaşmaya çalıştı çünkü o her zaman ''Eğer bir toplulukta ilk gün onlara iyi izlenim vermezsen, bir daha yüzüne bakmazlar'' düşüncesine sahipti. Kısmen haklıydı ama ben yalnızlığı seviyordum.
Annem muhabbete dalmışken çaktırmadan oradan ayrıldım ve odaları gezmeye başladım.
Büyük büyük odaları dolaştıkça kendimi iyice kaptırmaya başladım. Orada bir kraliçe olduğumu hayal ettim. Kimseye görünmeden sessiz sessiz üst kata çıktım. Herkes neredeydi bilmiyorum ama kimsenin olmaması işime geliyordu. Kimsenin olmamasını fırsat bilerek bir odaya girdim ve oradaki eşyalara dokundum, mücevherleri kurcaladım, kendimde onları görmek istedim. Mücevherlerden bir kaç tane alıp taktım ve kendimi kraliçe olarak hayal edip dans etmeye başladım.
Kendimi çok iyi hissediyordum, ta ki kapı açılana kadar...