Fille Du Diable
•Chapter Three•
۵
Günlerden pazartesi, güneş yeni yeni gökyüzündeki yerini aldığı sabah saatleriydi. Jungkook için yeni ve diğerleri gibi sıradan bir haftanın başlangıcıydı."Sus artık..." Yatakta kendi kendine mırıldanırken çalan saat yedi alarmını durdurmak için telefonunu bulmaya çalışıyordu. Yorganının içinden çıkardığı elini bir oraya bir buraya koyarken düşürdüğü eşyaların çokta umurunda olduğu söylenemezdi. Nihayetinde parmakları telefonunun soğuk yüzeyiyle temas ettiğinde onu kavradı ve rahatlamış bir şekilde nefes verdi. Hemen ardından artık ezberlediği şekilde baş parmağını telefonun ekranında gezdirmiş ve alarmın kapanmasını sağlamıştı. Odayı kaplayan sessizlik ile gözlerini araladı yavaşça.
Hareket etmeden gözleriyle odayı taradı ilk başta. Sonra yavaşça yorganını üzerinden itti ve oturur pozisyona geçti. Gereğinden fazla yorgundu ve daha fazla uyumak istiyordu. Bunu yapamayacağını bilmek ise ayriyeten sinir bozucuydu. Sabahın beşinde yaptığı koşu ve gergin bir duş seansının ardından kendini direk yatağa atmış dakikalar içerisinde ise uyuyakalmıştı. Ama okula kalmak için kurduğu alarmı tüm uykusunu mahvetmişti.
Ayaklarını yataktan sarkıttı ve ayağa kalktı. Sonra ise tuvalete gitmek için odasından dışarı adımladı. Oradaki işlerini hallettiğinde tekrar odasına dönmüş, gri pantolon ile beyaz gömleğini üzerine giyerek kravatını boynuna takmıştı. Siyah dağınık saçlarını eliyle biraz daha dağıttı ve komodininin üzerinden telefonu aldı. Ardından yatağının yanındaki çantasını omuzuna asarak odasından dışarı çıktı. Hızlıca merdivenleri indiğinde sağ tarafındaki odaya, mutfağa girdi bir şeyler atıştırmak üzere. İçeri adımladığı anda ahşap masanın üzerinde duran plastik tabağı fark etti. İçinde ise iki tane kızarmış ekmek vardı.
Büyük ihtimalle annesi o yokken eve gelmiş ve o uyanmadan önce alelacele gitmişti. Bu düşünce Jungkook'un kalbinin burkulmasına neden oldu. Gözlerini kapadı ve kafasını iki yana sallayarak umursamamaya çalıştı. Annesinin henüz onunla yüzleşmeye hazır olmadığı gerçeğini bilmek onu elbette ki üzüyordu fakat bu konuda yapabileceği çok fazla şey yoktu. Olup bitenleri geriye alamazdı.
Masadaki ekmeklerden bir tanesini sol eliyle kavradı ve ağzına götürerek büyükçe bir lokma aldı. Lokmayı yutmak üzere olduğu sırada ise masanın üzerindeki sarı yapışkan kağıdı fark etti ve hızla kağıdı masadan sökerek göz hizasına tuttu. Bu annesinin yazısıydı.
Annesi bir makyaj markasının genel müdürü olarak çalışıyordu ve nadiren eve gelirdi. Aslında annesinin ona yansıttığı kadar meşgul olmadığını biliyordu Jungkook. Sadece bahaneydi işte; kendisinden kaçmak için türlü türlü bahaneler uyduruyordu. Bu da o anlardan birisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fille Du Diable | Rosé x Jungkook
Fiksi Penggemar❥︎Minific ❥︎Gahashira Kırmızı gözler ve bembeyaz bir ten... Ve genç kızı cadılıkla, diğer bir deyişle şeytanın yancısı olmak ve kasabaya lanet salmakla suçladılar. Ve bilinene göre O; 16 Şubat 1897 gününün gecesinde, doğum gününde, evinin bahçesinde...