Bölümdokuz: çirkinleşmek

435 16 5
                                    

  Hera telefonuna baktığında tanımadığı bir numaradan mesaj geldiğini gördü. Mesajda “Müsait misin?” yazıyordu.

Hera belki yanlışlıkla atılmış bir mesajdır diye düşünürken bir mesaj daha geldi “Ay Hera ben Nil önce bunu söyleseydim daha doğru olurdu sanırım.” 

Hera sesli bir şekilde düşüncelere daldı.

“Numaramı verdiğimi hatırlamıyorum ki ben. Allah Allah verdim mi gerçekten? Verseydim hatırlardım muhakkak. Of Ares neden verdin ki numaramı, ne gerek vardı?”

Bunlar dudaklarının arasından dökülürken çoktan vücudundaki kaslar gerilmeye başlamıştı. Müsait misin diye başlayan bir konuşma havadan sudan bir şekilde devam edemezdi herhalde. Belki de ederdi Nilsu’yu o kadar yakından tanımıyordu. “Belki kızın üslubu böyledir. Hem iyi de anlaştık, panik olmak için ortada bir sebep yok.” “Sanırım artık mesaja bir cevap yazmam gerekiyor.”

“Selam Nil. Numara tanıdık olmayınca cevap verip vermemek arasında tereddüt yaşadım. Nasılsın?”

Mesajı yollar yollamaz numarayı kaydetmeyi de ihmal etmedi Hera. Konuşmaları bir günle sınırlı kalmazdı. Aralarında Ares olduğu sürece bu arkadaşlık devam edecekti.

“İyiyim senden naber?”

Heracığımlar, canımlara da ne olmuştu? Birde bu sorunun sorulması gereken en son insan Hera’ydı.

“İyiyim bende neler yapıyorsun bakalım?”

İyi olmak yazıldığı kadar kolay olsaydı keşke. Gerçekten iyi olabileceği günler gelecek miydi acaba? İçinden gele gele, yüzünde güller aça aça iyiyim diyebilecek miydi? Bu yazdığı iyiyimin altında ne kadar özlem ne kadar acı var tahmin edebilir miydi Nilsu? Edemezdi tabi. Nasıl etsin ki? Babası yanında, onu seven onun gözlerinin içine sevgiyle parlayan gözlerle bakan erkek yanında… Bu kadar mükemmel olan bir kızın annesiyle de arası iyidir herhalde.

Başka türlüsü olamaz.

“Bu napıyorsun, nasılsın muhabbetlerini geçip sadede gelsek daha iyi olmaz mı?”

Bu kıza ne oldu böyle? Mesajları yazan Nilsu mu gerçekten? O kibar, sevecen, yüzünden gülümseme eksik olmayan kızdan çıkacak sözler değil bunlar. “Belki de mesajlaşıyoruz ya ondan bana soğuk geliyordur. Nil beni sevdiğini hiç dile getirmiş miydi ki?” diye konuştu kendi kendine. Kaşları çatılmıştı.

“Önemli bir şey mi Nil? Neler oluyor?”

Hera gerçekten neler olduğunu merak ediyordu. Sadetten kastı neydi ki bu kızın? Aralarında nasıl bir husumet olabilirdi? Zaten bir kez görüşmüşlerdi. Ares hakkında merak ettiği şeyler olabilirdi. Ares’e sürpriz yapacak olabilir, Hera’dan da fikir almak istiyor olabilirdi. Bu düşünce Hera'nın kıskançlık damarlarına batırılmış bir iğne gibiydi adeta. Kıskançlığın bedenine yaydığı enerjiyi hissedebiliyordu.

“Yüz yüze konuşsak benim için daha makbule geçer. Buluştuğumuz kafeye gelebilir misin?”

“Gelirim tabi. O zaman şöyle yapalım, biz seninle buluşup konuşalım daha sonra Ares’e de haber veririz oda aramıza katılır.”

“ Yok yok yok. Ares gelmesin. Ben seninle baş başa konuşmak istiyorum.”

Pekala işte burada bir sorun vardı. Bir kız sevgilisinin en yakın arkadaşıyla konuşmak istiyorsa bu cidden acil bir durumdur.

Hera bu baş başa konuşma olayına kafa patlatırken bir yandan da giyinmeye başlamıştı. Havanın sıcaklığına uygun şeyler geçirdi üstüne. Her zamanki gibi kendine özenmemişti. Hazır olduğunda Nilsu’ya bir mesaj daha attı.

Belki Bir GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin