0.4

315 45 57
                                    

Jisoo havaalanındaki metal, birbirine yapışık sandalyelerde heyecanla Taeyong'u bekliyordu. Oldukça stresliydi ve bu stresi yüzüne de vurmuş, dışarıdan gören birinin bile anlayabileceği hâle gelmişti.

Terleyen ellerini ceketine silerken yüksek bir ses duydu.

"Jisoo!"

Sesin Taeyong'tan geldiğini anlamıştı. Sese doğru yöneldiği sırada onu görememiş en son önüne döndüğünde Taeyong'un çoktan dibinde bittiğini görmüştü.

Taeyong elinde mavi bir bavul ve sırtında siyah bir sırt çantasıyla Jisoo'ya gülümsüyordu.

"Çok özledin beni öyle değil mi?"

Jisoo sesli bir şekilde güldükten sonra, "Evet evet! Hoşgeldin Taeyong aşklar şehrine!" dedi.

Taeyong kırgın bir gülümsemeyle Jisoo'nun duyamayacağı şekilde mırıldandı. "Ben geldiğime göre artık aşıklar şehri..."

İkisi birlikte taksiye bindikten sonra Jisoo yine Taeyong'u soru yağmuruna tutmuştu.

"Nerede kalacaksın? Ben okulumun yurdunda kalıyorum. Sen ayarladın mı okulunu falan? Bak sonra işsiz kalırsın 30 yaşında. Taeyong cevap versene ya!"

Taeyong hayretle Jisoo'ya baktıktan sonra sabır dilercesine, yavaş bir tonda cevapladı onu. "Bana fırsat versene cevaplamam için."

Jisoo kollarını birbirine kavuşturdu ve mızmızlanan çocuk gibi, "Peki! Veriyorum izni. Konuş bakalım."

"Çok sağol ya! Buna ihtiyacım vardı."

Jisoo gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Taeyong konuşmaya başladı.

"Okulumu falan ayarladım tabii ki de. Ben de okulun yurdunda kalacağım. Lüks bir yere benziyordu zaten o yüzden ev tutmak istemedim."

Jisoo anladığını belli etmek için kafasını aşağı yukarı salladı.

Ardından taksiyi bir kafenin önünde durdurup gereken ücreti ödedi.

Taeyong kaşlarını çatıp "Nerden çıktı şimdi kafe Jisoo? Elimde eşyalarımla buraya mı gireceğiz?",dedi.

"Ya ne olacak sanki?! Seni arkadaşlarımla tanıştıracağım!"

Taeyong, Jisoo'nun bu mutlu hâllerine gülümserken dediğini yaptı ve taksiden inip elinde bavuluyla ve Jisoo'nun sırtına da sırt çantasını verdikten sonra kafeye girdi.

"Ya biraz centilmen olsana! Ben kendi eşyalarımı sana veriyor muyum?"

"Beni buraya getirmeye zorladığına göre eşyalarımı da taşıyacaksın. Hem sende o çantayı taşıyacak güç var ben biliyorum. Beygir gibisin sen aslanım!"

Jisoo arkasına dönüp Taeyong'a sırıttıktan sonra "Yanımda olan erkek aslan gibi olmayınca ben aslanlığı üstlendim. Seni bile koruyorum!" dedi.

Taeyong gözlerini kısıp konuştu.
"Ne demek bu şimdi? Hem önüne dön, birazdan yere yapışacaksın!"

"Ne anlarsan artık..." dedikten sonra önüne döndü Jisoo.

Kafedeki en arka masada oturan Chaeyoung, Lisa ve Taeyong'un tanımadığı iki kişi daha oradaydı. Chaeyoung ikisini fark edip elini havada sallarken Taeyong'un elindeki bavulu görünce gözlerini açıp şaşkınca baktı.

"Taeyong kafeye taşınamazsın..."

Taeyong sıkıntılı bir şekilde nefes verip huysuzca Jisoo'ya baktı ve bir yandan da konuştu. "Birileri sağolsun havaalanından doğru direkt buraya getirdi. Gerçekten özlememiş!"

Taeyong ve Jisoo yan yana sandalyelere oturduğunda Jisoo, Taeyong'un tanımadığı iki kişiyi işaret edip "Doyoung ve Jennie!" dedi.

Taeyong sertçe yukunduktan sonra Doyoung'a korku dolu baktı. Jisoo'nun yeni heves ettiği kişinin bu çocuk olmasından korkarken Doyoung tatlı bir gülümseme ama bir o kadar da mesafeli şekilde elini uzattı.

"Merhaba! Tanıştığımıza memnun oldum."

Taeyong gülümsemeden uzak, şaşkın gözlerle Jisoo'ya döndüğünde onun gayet mutlu olduğunu fark etti.

O da elini uzatırken konuştu. "Merhaba! Ben de memnun oldum."

Ardından Jennie utangaç bir tavırla, gözleri kısılacak şekilde gülümsemiş ve elini uzatarak "Memnun oldum!" demişti.

Taeyong hafifçe gülümsedi ve o da elini uzattı. "Merhaba Jennie! Ben de memnun oldum."

Lovesick Girl ↪doyoung + jisoo + taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin