Ben ve arkadaşlarım piknik yapmak için Çet Deresine gitmeye karar verdik. Görseniz varya o kadar güzel ve temiz kokulu bir yerki. Ben ilk gittiğimde sadece kokusuna vurulmuştum. Çet deresi Ankara'da Hasanoğlan diye bir kasabanın içinde yer alan dağlık bir alandır.
Hep beraber hazırlanıp yola çıktık. Yol zaten yürüyerek gidilecek kadar yakındı. Şarkılar söylemeye başladık.
"Arkadaşlar ne iyi ettikte geldik buraya değil mi? "
Hep bir ağızdan "aynen aynen" dediler.
Haklıydı hepsi halinden memnundu. Taki o ana kadar.
Giderken birde ne olsun, bir fırtına çıktı. Zaten yol hep toz toprak. Üstümüz başımız hep toz oldu. Bir şeyler yapmalıydık , bu şekilde olmazdı. Bir süre sonra bir aileye rica ettik. Bir süre orada kalıp ardından duruma bakarak bir yol çizecektik kendimize. Zaten evini bize açan aileden allah razı olsun. Normalde dışarda kalsaydık işimiz yaştı.
Biz yaklaşık yedi kişi falandık, yaklaşık diye söylememin sebebi herkes bir odaya dağılmıştı. Kimin kimin yanında nerde olduğunu kimse kestiremezdi zaten. O ana kadar herşey güzeldi, hiçbir sıkıntı yoktu. Ne olduysa o andan sonra oldu.
Görseniz varya nasıl diyim şimdi bir tane izbandut gibi bir adam. Saçı sakalı bir birine girmiş gözleri sürmeli simsiyah bir adam boyu iki metre falan işte.
Biz başta sandık ki bu aileyle beraber değil , ama görünen oki bu aileyle berabermiş , çünkü bize doğru geliyordu. Yaklaştı, gittikçe yaklaşıyordu durmaya hiç niyeti yoktu. Bu adamı tanıyorduk. Bu o meşhur Kıllı Başkesen değil mi ? Tabiki oydu.
Adam sanki dersinki bizim için özel tutulmuş bir Başkesen. Aynen aynen duyduğunuz gibi öyle o bir kıllı Başkesen.
Başkesen Hasanoğlan da tutulmuş bir oduncu tarzında bir şey , odun isteyen kişilere odun götüren bir adam. Başkesen demelerinin sebebi ise sürekli balta ile dolaşmasındandır. İnsanlar onu sürekli bu halde görünce haliyle bu şekilde hitap etmeye başladılar. Tabi bu tabirden kendisi memnun mu? O biraz tartışılır.
Merdivenleri de çıkmıştı ve son adımını da attı ve artık karşımızdaydı, tam karşımızda. Hep birlikte dualar okuyorduk. Bildiğimiz bilmediğimiz bütün duaları okuyorduk.
Ve o meşhur Kıllı Başkesen tam karşımızdaydı. Birlikte onunla baş edebilirmiydik. Tabiki hayır o tek balta darbesiyle çam ağaçlarını kökten koparan bir yiğit bir boğa bir tüy yumağıydı.
"Ben tanıtmak size kendimi isterim çocuklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıllı Başkesen
Non-FictionKapak tasarımı: maydesing Ankara Hasanoğlan' da yaşayan bir hayali karakter. Karakterimiz bir dost .),₺;&;&