32. Bölüm

11.8K 1.3K 1.5K
                                    

Bazen istemeseniz bile seçim yapmak zorunda kalırsınız ya da seçim yapmak zorunda bırakılırsınız.

Felix'i kanlar içinde o depoda gördüğümde onu aptalca bir öz güven ile kurtarabileceğimi sanmıştım. Ama öyle olmadı. Acı çekmesine, zarar görmesine ve neredeyse ölümün kıyısına gelmesine engel olamamıştım.

Kadının tutuşundan kurtulamadığım her saniye kendime küfürler ediyordum. Biliyordum, yaşlı bir vampirle başa çıkmak her zaman zordu çünkü. Ama ilk kez daha güçlü olmak ve Felix'i Chris'in ellerinden kurtarmak istemiştim.

O dişlerini benim dokunmaya bile kıyamadığım Felix'in narin boynuna geçirdiğinde sanki dünya dönmeyi bırakmıştı, bense nefes almayı unutmuştum. Ölecekti, hem de benim acizliğim yüzünden. Böyle düşünmüştüm o an ama kulaklarıma gelen silah sesi ile kendime gelmeyi başarmıştım. Han Jisung hem Chris'e hem de arkamdaki vampire birkaç el ateş etmişti.

Felix, Chris'in onu bırakmasıyla yere düşmeye hazırlanırken koşarak yanına gittim ve onu kollarımın arasına aldım. Boynundan kanlar akıyordu ve zayıf bedeni titriyordu.

"Han Jisung!"diye bağırmıştım. Endişeli bir şekilde kollarımdaki bedene bakıyordu. Ayağa kalktım Felix'i bir an bile bırakmadan. O kadar hafifti ki...

"Araba Jisung!" Sesimin gür çıkmasına özen göstermiştim. Oysaki tüm benliğim gibi ses telleriminde mecali yoktu.

Ama neyseki sonunda onu kendine getirebilmiştim. Felix ölmemişti fakat her an kollarım arasında son nefesini verebilirdi. Ölesiye korkuyordum bu düşünceden. Ve bu korku ellerimin titremesine neden oluyordu...

Hastahaneye geldiğimizde onu sedyeye yatırırken son kez nefes alıyor mu diye kontrol ettim. Şükürler olsun, zayıf soluklarını görebiliyordum...

Bekledim... Bedenimde Felix'in kanının kokusu ile saatlerce bekledim. Ne kadar zaman geçtiğini bile bilmiyorum ama  sonunda doktor çıktığında derin bir nefes verdim. Çünkü o anlar bana sonsuzluk gibi gelmişti.

"Çok fazla kan kaybetmiş, elimizden geleni yaptık."

Abisi ve Han Jisung başlarıyla onaylarken hastahane koridorunun sonunda onları dinliyordum.

Birkaç dakika sonra Felix sedyeyle çıkarıldığında yere çöktüm. Sanki bacaklarımda hiç güç kalmamış gibiydi. Hayatımda ilk kez ağlamak istiyordum. Benim yüzümden zarar gelmiş olmasını yediremiyordum kendime. Korumam gereken tek kişiyi koruyamamamın cezasını, onun soluk ve baygın yatan bedenine bakarak ödüyordum.

Yerimden kalktım ve çıkışa doğru ilerledim. Amcamın nereye gittiğini bulacaktım. Öyle de yaptım. Onu yüzsüz bir şekilde kendi ofisinde oturken buldum. Sanki beni bekliyormuş gibi hali vardı.

SILLAGE! [HyunLix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin