》size şeker getirdim

794 63 17
                                    

Konya'da mükemmel bir gün geçirmiştik. Dokunulmazlığı Emir'lerin takımı alması dışında hiçbir problem yoktu diyebilirdim.
Şimdi ise, geceyi geçirmek için otele gidiyorduk.

Tabi yine buraya özgü kiraladığımız serviste büyük bir kıyamet kopuyordu.
Uykudan neredeyse kapanacak gözlerimi zorlukla aralı tutarken, servisin koridorunda oynayan Eray ve Serhat'a bakıyordum.

"Sefa gelsene oğlum, bu kadar büyütme ya. Alt tarafı kaybettiniz."
Eray kolunu bana doğru uzattığında, yanımdaki Emir'i umursamadan uzanmış ve kafasına yapıştırmıştım bir tane.

"Uykum var diyorum uykum. Kaybettik diye hüzünleneceğimi mi sandınız? Şans bir kere sizden yana oldu, o kadar."
Son dediğim şeyle Emir bana doğru dönüp kısmış olduğu gözleriyle bakmıştı.

"Şans, öyle mi? Bence benim takımım mükemmel ötesi yarıştı ve sonuna kadar hakettik."

"Biz biraz antrenmansızdık, o kadar."

"Doğru, sizin başarısızlığınız bizi galibiyete götürdü."
Yandan bir sırıtışla kafasını benden çevirip diğerlerine bakmaya başladığında, çatık kaşlarımla bakıyordum ona.
Uykumu kaçırdı salak herif.

"Benim takımımın üstüne toz kondurmam, bilesin. Sadece dediğim gibi şanslıydınız. Yoksa biz sizi eze eze birinci olurduk."

"Tamam Sefa tamam. Siz çok iyiydiniz, siz süperdiniz tamam mı? Allah da bizim belamızı vermiş zaten. En çok siz, en mükemmel siz. Konu tatlıya bağlandı mı?"
Ellerini birbirine çarpa çarpa konuştuğunda, yüzümdeki sinir kendini bırakmış ve kafamı sallayarak gülümsemiştim.

"Harika."

Dediğim şeyle göz devirdiğinde, kafasını geriye yaslamış ve kollarını göğsünde birleştirmişti.
Ben de onun gibi bir pozisyona girip göz ucumla ona bakarken, yerinde hareketlenmesiyle gözlerimi kapatmıştım.

Birkaç saniye herhangi bir hareketlilik olmadığında, tekrar açmış ve ona doğru bakmaya devam etmiştim.
Sanırım uyuyacaktı.
Çünkü birkaç saniye doğru pozisyonu bulmak amacıyla sağa sola doğru kaymış ve sonunda sabit durarak kafasını komple arkaya yatırmıştı.

Öndeki camdan bize doğru gelen rüzgarla ellerimi cebime koyduğumda, ilk başta tereddütle ona doğru yaklaşmış, ardından ise kafamı omzuna yatırmıştım.
Emir'in kocaman şişme montu, yastığımdan bile daha rahattı diyebilirdim.

Uykumun verdiği sarhoşlukla gözlerim kapandığında, kafasını hareket ettirmesiyle omzundan ayrılmıştım. Rahatsız olduğunu düşünecekken ise, tek eliyle kafamı yavaşça bastırarak tekrar yatırmıştı.
Herhangi bir tepki vermeyip, gelen uykuma doğru giderken, yüzümde oluşan hafif gülümsemeye engel olamıyordum.
O, benim parfümümden sıkmıştı ve burnumdan içeri giren koku, sanki benim vücuduma sıktığımdaki gibi kokmuyordu.

-

"Kimlik kontrolü! Beyefendi kimliğinizi verin!"
Kolumun arka arkaya hareket ettirilmesiyle, sıçramıştım.

"Ne.. ha.. ne polisi be kimlik b-?"

"Ne diyorsun Sefa?"

Saçlarım arasını kaşıyarak gözlerimi araladığımda, herkesin bana baktığını fark ettim.
Yutkunarak ağzımdaki tadı yok ettiğimde, hepsinde tek tek gözümü gezdiriyordum.
"Polis nerede?"
Ağzımdan yanlızca bu iki kelime çıktığında, Özgül kendini tutamayarak kahkaha atmıştı.

"Buradayım işte."
Barbaros kendini göstererek güldüğünde, ben de gülmüş ve yanıtlamıştım.

"Salak, sen Barbaros'sun."
Söylediğim şeyle hepsi şaşırarak bana baktığında, kaşlarımı çatarak Emir'e döndüm.

MasterChef | sefmirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin