Louis salonun ışıklarını açtı. Kedi öyle halsiz görünüyordu ki, Louis onu ısıtmak için acele ediyordu ama önce yıkamalıydı.
Kediyle banyoya yöneldi. Onu sıcağa yakın bir düzeyde yıkarken kedi hiç ses çıkarmadı veya tırmalamadı. Sadece Louis'nin kendisini yıkamasına izin verdi: teslim olmuş veya bir şekilde ona güvenmiş gibiydi.
Kullanmadığı havluyu kediye sarıp onu kurulamaya çalıştı. Havlu nemli olunca da onu kapının üzerine astı. Kedinin tüyleri hemen kabarmıştı.
Kediyi kucaklayıp banyonun ışığını kapattı ve tekrar salona döndü. Onu şömine önündeki puf yastığın üzerine bırakarak, yanına çöküp şömineyi yakmak için büyük bir gazete parçasını şöminenin içine attı.
Yanındaki demir kovaya doldurduğu çalılardan üzerine yerleştirip çakmağı aldı ve gazeteyi tutuşturdu. Saniyeler içinde hem gazete hem de çalılar tutuşmuştu. Böylece büyük odunlardan iki tane alıp tutuşan çalıların üzerine koydu. Uzun süreli yanabilecekti.
Kediye dönüp başını okşadı narince. Şüpheyle "İyi misin acaba?" diye mırıldandı. Kedinin içi pembe olan kulakları kıpırdanınca da güldü.
Yıkanınca tüyleri de belli olmuştu. Bembeyaz, kar topu gibi parlak bir kediydi. Kuyruğu kısaydı ve bedenini saran diğer tüyler gibi kısa tüylerle kaplıydı. Pembe kulak içleri, pembe burnu ve pembe pati altları vardı. Çilek ve vanilya gibiydi! Patilerinin parmakları küçücüktü, bedenindeki uzun tüyler sayesinde tamamen pofuduk görünüyordu.
Saate baktı. 00.24'tü. Yani tam doğum gününün ilk dakikalarında onu bulmuştu. Bir hediye gibi...
Okşadığı kedi bir süre sonra yeşil ve mavi renkteki gözlerini kırpıştırıp etrafına bakındı. Yerinden kalktı, poposunu kaldırıp gerindi. Louis'yle karşılaşınca arka patileri ve poposu üzerine oturdu, ön patileri üzerinde doğruldu. Louis ona gülümseyip burnunu dürtünce, kedi tiz bir "M?" sesi çıkarıp başını yana yatırdı. Bu hâli Louis'yi daha çok güldürdü.
"Ne o, beni tanımaya mı çalışıyorsun yoksa?"
Kediden, "Mew," sesi çıkınca bunu bir evet olarak düşündü.
"Ben yeni sahibin, pofuduk." Kaşını kaldırdı. "Sana pofuduk mu desek, hm?"
Kedi umursamazca başını ateşe çevirip, kuyruğunu yılan gibi yavaş hareketlerle yastığa sürtünce Louis kendi kendine çkladı.
"Yok, çok basit."
Boynu altını okşayıp, tüylerin elini huylandırmasına izin verdi. Kedi de gözlerini yumup, burnunu kaldırarak okşanacak yer açtı.
"Pamuk'a ne dersin?"
Kedi yine umursamazca okşanmayı kabul ederken, "Yok," dedi Louis. "Vanilya olsun o zaman." Sonra suratını buruşturdu. "Ne diyorum ya..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonie's Kiss | Larry ✔
Storie breviLouis Tomlinson hayatından o kadar bunaldı ki, 24 Aralıkta kapısında bulduğu üşüyen kediyi doğum günü hediyesi olarak ilân etti. Ya da belki de, sadece bir kedi ve bir erkeğin karşılaşması gerekirdi.