1: STAY POSITIVE

3.7K 276 184
                                    

Zamanın durabileceğini ve güneşin bir öğle vakti de batabileceğini ilk defa o gün öğrenmiştim: yarısı açık, siyah, cilalı bir tabutun içinde yatan kardeşimi gördüğümde. Öylece, kıpırtısız, sessiz...

Haberi alışım bir eşikti fakat o eşikten atlayıp yürümeye devam edebilmiştim ilk seferde. Şimdiyse bodoslama yere kapaklanmış ve beton kadar sert bir okyanusun dibini yarmaya çalışır gibi batmaya başlamıştım. Genzime, kulaklarıma, boğazıma sert ve soğuk sular dolmuş gibiydi.

Sonsuz bir düşüş ve kayboluştu hissettiğim.

***

Sınıfa erken gelmek büyük bir hataydı. Bekler, sessizlik içerisinde kendimle baş başa kalırım diye düşünmüştüm. Oysa şimdi her taraftan ayrı bir ses geliyordu. Masaların üzerine çarpan çantaların sesleri, selamlaşmalar, gülüşmeler, birkaç hafta öncesine kadar arkadaşım olan yabancıların kahkahaları... Hayatlarında hiçbir şey değişmemişti. Kalplerini çürüten bir acı çekmiyorlardı. Hiçbiri, kardeşini kaybetmemişti.

"...Gerçekten, ölerek birbirimizden ayrılmayız, çünkü hepimiz aynı yolu kat ediyoruz ve aynı yerde buluşacağız. Biz hiçbir zaman ayrılmış sayılmayız, çünkü Mesih için yaşıyoruz, şimdi de Mesih'te birleşmiş olarak, O'na doğru giderek, Mesih'te hep birlikte olacağız."

Kafamda cenaze günü rahibin okuduğu vaaz yankılanınca, eskiden Jooheon'un oturduğu, şimdilerde boş olan sıraya bakıp dişlerimi sıktım. Kardeşim gitmişti. Bütün ilahiler yalandı. Hiçbir yerdeydi şimdi ve hiçbir şeydi; öylece yok olmuştu.

Bugün benim için de her şey bitecekti. Çektiğim acı, yalnızlığım, hayalet varlığım... Her şey. Tek yapmam gereken ilk dersin bitmesini beklemekti.

Ölmek için neden bu vakti seçtiğimi bilmiyordum. Belki de son kez okulu görmek istemiştim. Birlikte eğlendiğimiz bahçede dolanmak, dört sene boyunca yüzlerine baktığımız arkadaşlarımızı görmek...

Evde kalsam annem onunla ilgilenmemi isteyecekti. Babam yeni çıkan şarkıları eleştirecek, komşularımız, o gürültülü makineleri ile, kışa girmeden önce son kez çimlerini biçecekti.

Beni meşgul edecek birçok sebep vardı evde. Oysa burada, tuvalete kapandığımda kimse sebebini sorgulamazdı. Kimse son anlarımda rahatsız edemezdi beni.

Tepemin üzerindeki zil aniden çalınca irkildim ve çantamı masamın üzerinden çekip defterimi çıkardım. Hepsi alışkanlıklarımın sonucuydu. Fizik dersi umrumda değildi.

Dersin öğretmeni Kim Junmyeon okulun en sevilen hocalarından biriydi. Bazen berbat espriler yapardı ve birkaç kişi ile birlikte kendi hallerinde eğlenirlerdi. Bunu başkası yapınca sinir bozucu bulurdum ama onda sempatik duruyordu. Ders saatinden bir dakika önce ya da sonra girmezdi sınıfa, tam vaktinde girerdi: eğer erkenciyse kapının önünde durur ve saatini izlerdi. 

O gün de yelkovan dokuzu gösterir göstermez içeri girdi. Üzerinde her zamanki gibi renkli bir süveter; elinde evrak çantası vardı. Genç yaşına rağmen bazen elli yaşındaki üniversite hocaları gibi giyinirdi.

Bunu özleyeceğimi düşündüm bir an için. Soğuk şakalarını, çizgili gömleğini, derse geçince taktığı koca gözlüklerini...

"Yeni döneme hoş geldiniz gençler." diye neşeyle konuşmaya başladı birkaç küçük selamlaşmanın ardından. Ellerimi ceplerime soktum. Avcuma gelen kutuyu sıkıca kavrarken gözlerim saate kaydı.

Ayçiçeği Misali ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin