-14-

78 3 0
                                    

Evet evet bu o isimdi.

" Kim o ? "

" Birisiydi "

" Di derken ?"

" Bir ay önce iki kişi tarafından öldürüldü " serumların etkisindendi sanırım ölü gibi konuşuyordu dediklerini anlamak için dört kulakla dinliyordum resmen. Levent sözünü bitirmeden kapı çalındı. Daha gelmesini söylemeden kapıyı açmıştı bile . Tansu işte kafasına ne eserse onu yapan biri ,ne kibarlık var ne mütevazılık. Kapıyı açtıktan sonra kafasını içeri uzatıp ;

" Gelebilir miyim ? "

Oturduğum koltukta doğrulup hafifçe öksürdüm. İçeri girdi. Oturduğum koltuğun teklisine oturup öylece etrafı izledi. Bakışlarından ve hareketlerinden benim odada olmamdan rahatsız olduğu anlaşılıyordu.

" Ben bi Alev' e bakıyım " deyip odadan çıktım. Aslında niyetim kapının önünde dikilip onları dinlemekti. Kapıyı kapatıp ayak sesleri çıkardım ve kapıya eğildim.

" Enzo' nun öldüğünü ona söyledin mi ? " Leventten ses gelmememişti.

" Sana diyorum söyledin mi ? " diye devam edince Tansu .

" Hayır , hayır söylemedim ." Ne güzelde yalan söylüyordu ama ...

" Odamdaki poşeti almak için girdiğini biliyorum eve ama merak etme o poşetlerde Enzo'nun gözüktüğü sadece bir fotoğraf var. Ama tabi defterin içini bilmiyorum "

" Ne var o defterde söyle çabuk"

" Sakin ol ortak seni ele verecek değilim ya " ne vardı ki o defterde. Benim açamadığım kilitli olan defter bahsettikleri. Koşarak odanın kapısından uzaklaştım ve Alev' in yanından geçerken Tansu'yu oyala önemli deyip arabama doğru koşarak ilerledim. Babamla bahçede karşılaşmıktık.

" Selam babacım annem gayet iyi seni beliyodur " dedim nefes nefese ve arabaya binip eve doğru ilerledim . Kapının önüne gelmiştim ve kapıyı açmaktan korkar gibiydim. Bi hamlede açtım ve Tansu' nun odasına doğru koşmaya başladım. Dolabının kapısını açıp poşeti dolaptan çıkardım.Acele etmem gerekiyordu çünkü yakalanırsam bu sefer bir şey uyduramam gibi geliyordu. Poşetin içinden defteri aldım ve poşeti tekrar yerine koydum. Tam dış kapının önüne geldiğimde kapı çaldı. Kapının deliğine baktım ve polisler gelmişti. Annemin odasındayken arama izinlerinin olduğunu söylemişlerdi zaten. Elimdeki defteri hemen çantamın içerisine koyup kapıyı açtım.

" Buyurun"

" Sizin ne işiniz var burda ?" kendi evime gelirken onlara mı soracaktım acaba ? Biraz düşünüp ;

" Annem'in hastanede giyebilmesi için birkaç parça eşya aldım onları götürüyordum." Kapıdan çıkıp ;

" Kolay gelsin " diye devam edip arabama bindim. Şu defteri açtırabilmem için bir yer bulmam gerekiyordu. Aklıma o anda Nişantaş'ında tanıdığım bir amca geldi. Böyle takı işleriyle falan uğtaşıyordu ama bu defteri açabilmesi için kilidi bozması gerekirdi ve o zaman da Tansu anlardı. Gaza basıp dükkanın önüne kadar geldim.İçeri girip ;
" Merhaba " dedim.

" Merhaba kızım buyur "

" Günlüğümün anahtarını kaybettim açabilme ihtimaliniz var mı ?" deyip defteri adama uzattım.

" Hım bir bakalım " içimden dua ediyordum açılması için. Adam birkaç bir şeyle denedi falan sonra defteri bana uzatıp ;

" Al bakalım açıldı " dedi. Adama sıcak bir gülümseme atıp.

" Borcum ne kadar ?" dedim.

" Alt tarafı bir kilit ne borcuymuş " dediğinde

Cüzdanımdan 10 TL çıkarıp sadaka kutusuna attım.

" İyi günler " deyip çıktım ve arabama bindim. Nefes bile almadan hemen defteri açtım. İlk sayfasında hani şu işaret parmağınla orta parmağını kaldırıp barış işareti yapılıyorya işte o işaretten vardı . Sadece bir el ,yüz falan hiçbirşey yoktu ondan başka. Bir sayfa çevirdim. Olamaz bunlar İtalyanca. Biraz daha ilerledim ve birkaç resim buldum. İlk gördüğüm bir aile resmiydi. Resimdekiler sade ama zengin bir aileymiş gibi görünüyordu. Böyle kokoş tabirinin cuk oturmuş hali bir anne, klasik çatık kaşlı bir baba ve beş altı yaşlarında küçük bir çocuk. Çocuğun üzerinden bir ok çıkarılmış ve yanına " Piccolo Enzo" yazıyordu. Fotoğrafını çekip diğer sayfaya geçtim. Bu fotoğraftakileri tanıyordum Tansu , teyzem ve İtalyan eniştem. Ama eskiden kalmış bir fotoğraf olmalıydı çünkü İtalyan eniştem iki yıl önce kalp krizinden ölmüştü.Bir sayfa daha çevirdiğimde. Levent ile başlayan bir paragraf vardı. Tam bir sayfayı kaplayan bir paragraf. En altında da bir imza vardı. Ama bu paragraf deftere yazılmamıştı. Fotokopisi alınmıştı. İmza ise E ile başlıyordu. Arka sayfasında ise aynı şekilde bir paragraf daha ama bu sefer ki Enzo ile başlıyor ve farklı bir imza ile bitiyordu. Sanırım bir önceki sayfadakini Enzo Levent'e , bu sayfadakini de Levent Enzo'ya yazmıştı. Tam bir sayfa daha çevirdiğimde arabanın camına birisi vurdu. Kafamı kaldırdım ve polis olduğunu görünce rahatladım.Camı indirdim. Adam ;

" Arabayı çeker misiniz lütfen buraya park etmek yasak "

" Aa pardon hemen çekiyorum " deyip ilerledim. Lanet olsun ki şu koskoca semtte şansıma hiç boş yer yoktu. Ve bulunduğum cadde çok kalabalıktı.Hiç vakit kaybetmeden eve geri gittim. Bahçeye girdiğimde bütün herkes bana bakıyordu. Annem, babam , Tansu ve en önemlisi polisler. Kafamı ne oldu dercesine salladım. Polislerden biri ;

" Odadaki parmak izleri size ait "dedi. Neydi bu şimdi.

" Ne saçmalıyorsunuz siz? "

" Anneniz de herşeyi anlattı. O gün yaşanan herşey sizin suçunuzmuş ve eve geldiğimiz de anneme kıyafet götüreceğim diye çıkmıştınız " dedi sinirli sinirli. Kafamı anneme çevirdim. Kafasını babamın omuzuna koymuş ağlıyordu.

" Hadi tamam güzel şakaydı ama artık sonlansın değil mi ? " herkesin ciddi bakışları karşısında ne yapacağımı bilmezken olanlara da inanamıyordum.

" Tamam nerden çıkmış parmak izlerim " dedim polise dönüp .

" Olay yerinde "

" E bu gayet normal çünkü benim odamda yaşandı ve benim günde 20 saatim neredeyse orda geçiyor "

" Hayır sizin odanızda değil Tansu Hanım'ın odasındaki poşetten çıktı "

" Ama olay orada yaşanmadı ki "

" Bu olayın dünkü olayla bir ilgisi yok hanım efendi şuan ki mevzu Tansu Hanım' ın bir marketin deposunda dövülmesi ve delillerin sizi göstermesi "

" Annemin bu olayla ne ilgisi var peki neyi anlattı size "

" Tansu Hanımdan hoşlanmadığınızı ve onu dövdürdüğünüzü "

"Ne ben mi dövdürmüşüm "

" Evet , hatta annenize de mafya kılıklı adamların yaptığını söylemişsiniz " anneme birkez daha bakıp ;

" Ne diyor bunlar " diye bağırdım.

" Bu kadar yeter sizi ifadenizi almak için karakola götürmemiz gerek " deyip kollarımdan tutarak arabaya bindirdiler. Kendimi kabusta gibi hissediyordum.Birkaç dakika sonra geldiğimizde arabadan indim ve yanımdaki polislerle yürümeye başladım. Kendimi ispatlaya bileceğim hiçbirşey aklıma gelmiyordu. İfademin alınacağı odaya girdiğimde odada benden başka birisi daha vardı .

ŞÜPHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin