Kötülüğe gebe gecelerin karanlık sancılarını bir tek yıldızlar hissederler... Kapkara gecenin kıvranışlarında yıldızlar kulaklarını kapatıp göğün yakasına düşmemek için tırnaklarını saplarken Dolunay sessizdir. Yıldızlar gecenin kıvranışlarında kayıp yere düşerken ağlar Dolunay yine sessiz sessiz. Kötülük zuhur bulup iğrenç sesi karanlığı bıçak gibi bölerken ölür Dolunay. Yine sessizdir. Acıya şahittir Dolunay. Geceye şahittir. Dolunay yol arkadaşıdır yalnızlara, kaybolmuşlara. Gecenin kimsesiz derin mezarlarında gömülü tüm ölülerinin son gördüğü yüzdür Dolunay. Ve karanlıkta kaybolmuş her çocuğun elinden tutan şefkatli bir eldir. Gecenin sökmeyen şafaklarında ağaçlara tünemiş baykuşların sessiz sırdaşı, karanlığın vefakar arkadaşıdır. Dolunay şahittir geceye. Çıplak ayak dolaştığı gecenin kaldırımlarında ıssız kör noktalara tutar fenerlerini. Ve titreyen her bedenin kulağına sessizce fısıldar: ben hep seninleyim. Dur diyemediği kötülüklerin müsebbibi diye bilsekte Dolunay masumdur. Gecenin koparılmış kırık saçlarını toplayıp göğsünde saklar. Kirletilmiş masumiyete ilk Dolunay kucak açar. Kötülük doğarken ölür Dolunay. Işığı hala gecenin göğsünde parıldarken kendi göğsünde kendine sapladığı çelik bir bıçak parıldar...