Mucize... Bu dünyada mucizeler hangi kriterlere göre gerçekleşiyordu acaba? Mutlaka bir kriter olmalıydı. Hatta kriterlerden en az birini sağlayan her insanın, hayatı boyunca bir mucize hakkı olmalıydı. Bir düşündü... İyi bir insan mıydı? Kendi fikrince iyi birisiydi. Ailesi, daha doğrusu babası içinse hayırsız bir evlattı. Zengin miydi? Hayır değildi. Para konusunda hiçbir zaman şansı yaver gitmemişti. İşini seviyor muydu? Kesinlikle hayır. Mesleğini seviyordu ama işini asla. Patronu olan embesile o kadar çok şey söylemek istiyordu ki... Yakışıklı mıydı? Eh işte. Yüzüne bakılmayacak kadar çirkin, ayılıp bayılınacak kadar da dünyalar güzeli değildi. Eee? Çok da kötü değildi. Kibardı (Müşterilere göre). Sevimliydi (Ablasına göre). Uysaldı (Annesine göre). Kraldı (yeğenine göre). Neyse... Peki neden istediği mucize hala kendisini bulmamıştı. Bundan daha iyi bir zaman olamazdı oysa. Başını göğe kaldırıp "Tanrım!!" diye bağırdı! "Nerede benim mucizem!!" Sonra yüzüne pıt diye bir damla düştü. Pıt pıt pıt... Damla sayıları artıyordu. Şaşkınlıkla "Bu mu yani? Hak ettiğim şey bu yağmur mu?!!" dedi. Gök de gürlemeye başlamıştı. Tanrı bile kendisiyle dalga geçiyordu. "Harika!! Gerçekten harika!!"