Tarihî ve askerî bir kurgudur.. Tamamen kurgusaldır, herhangi bir kurum veya kuruluşla ilgisi yoktur! Gözlerim Baybars'ın gözleriyle buluştuğunda onun gözlerinde yanan öfkenin ateşini gördüm. Yüzü ne kadar ifadesiz olsa da gözlerine yansıyan duygularını görebiliyordum. Gözlerimi kapatıp sakinleşmek için derin nefesler almak istiyordum ancak birkaç dakikalığına bile olsa Baybars'ı göremeyecek olma düşüncesi beni daha da endişelendirdi. Giderse ölürüm düşüncesi sinsi bir yılan gibi zihnimin kıvrımlarında dolaşmaya başlamıştı bile. Hayatım için beklentiye girdiğim kişinin Baybars olması ise tamamen hayatın bana oynadığı tatsız bir şakadan ibaretti. Kaçtığım şeylerin ayağıma dolanmak gibi bir huyu vardı, nedense. Adamın havada asılı kalan kelimelerine karşılık boğazıma daha sıkı bastırılan bıçakla yüzümü buruşturdum. Son iki gündür vücudum yeterince hırpalanmıştı. Fiziksel acılar konusunda tecrübesiz ve bir o kadar da dayanıksız olan vücudum için bu iki günde yaşadıklarım bile fazlaydı. "Acı çekerek ölmek istemiyorsan kızı bırak." Sesi, duruşu kadar sakindi. Vücudunun bir parçasıymış gibi rahatça kavradığı kılıcı hemen sağındaydı. Duruşu ise nasıl tarif edebilirdim ki? Dümdüzdü. Öylece bir duvar gibi duruyordu. Aşılması mümkün olmayan bir duvar gibi...