"Şifreyi ver," dedi bu sefer. Çok istediği ama bende olan o şifre. Yer altının altını ve üstüne getirecek olan o şifre. "Vermem," dedim. "Alman için benim cesedimi çiğnemen gerekiyor." O şifreyi alması için sevdiği kadını öldürmesi gerekiyordu. Yapar mıydı? Orası bilinmez. "Babamı öldürdün, Göksu!" diye aniden tepki gösterdi. "Sana zarar vermek istemiyorum, canımın canını yakmak istemiyorum!" "Sende benim annemi ve babamı öldürdün. En önemlisi ise doğmamış fetüs kardeşimi öldürdün!" Kardeşimi öldürdü, annemi öldürdü, babamı öldürdü. Bize ne olacağını bilmeden yaptı bunları. "Baban annemin canını yaktı, ona tecavüz etti! " "Bu annemi ve kardeşimi öldürecek olman anlamına gelmiyor," dedim ve elimdeki silah patladı. Bir kurşun yine sevdiğim adama geldi, bacağının yanından sıyırdı. Eğer o kurşunu biraz daha hizalasam, bacağına denk gelicek ve belki de sakat edicekti. Bir kurşun, geri bir zamanda yine yerinden çıkmış ve sağ omzuna denk gelmişti. Kan oluk oluk akıyor, kan kaybediyordu. Bunu bana yaklaşmaması için yapmıştım. Evet, artık sevdiğim adamın yaklaşması onun için silahtan çıkan her bir kurşundu. "Bilmiyordum," diye fısıldadı bu sefer. Gözlerinde pişmanlık ve acı akıyordu ama her şey için geçti. O benim annemi, kardeşimi ve babamı öldürmüştü, bende onun babasını öldürmüş ve onun için en önemli olan o şifreyi almıştım. "Bilmemen annemi ve kardeşimi geri getirmiyor!" "Annen ve kardeşin için pişmanım ama baban için asla! Yine olsa yine öldürürüm!" Gözlerini kapattı ve yaralı olmasına rağmen o silahı dimdik tutuyordu. Derin bir nefes çekti içine ve sinirle o nefesi burnundan sertçe verdi. Gözlerini ölümcül yavaşla açtı. "Seninle düşman olmak istemiyorum. O şifreyi ver bana." Histerik bir şekilde güldüm. Yanılıyordu. O olmak istemiyordu ama olmuştuk. Cana can derken biz dü
1 part