Dolan gözlerimle yüzüne bakıyorum. Ardından beşikte uyuyan; beyaz kundaklar içindeki Mücahid'e. Onu alıp kucaklıyorsun, nasırlı iri ellerin yanaklarını incitir diye sadece kurumuş dudaklarınla başına minik bir öpücük konduruyorsun. Oysa onu bir aydır görmemiştin; şimdi canını yakmamak için yetindiğin bu minik öpücükle hasretini nasıl dindiriyorsun? Sana bakıyorum uzun uzun, dolan gözlerimle. Sanki çetin savaşlardan, kanla karılmış topraklardan ve bizzat şahit olduğun yarım kalan hikayelerden dönmüyormuş gibi; huzurla bebeğimize bakıyorsun. Ben ise eğer gidersen senden sonra bu dünyadaki sürgünüm ne kadar devam edecek diye düşünüp dehşete kapılıyorum. Göğsüme bir yumruk gibi inerse o haber, diyorum. Acınla karılırsa hasretin. Ve savrulursam hiç istemediğin ve razı olmadığın yerlere. İsyanın kara sularına. Boğulursam. Çırpınırsam. Ama kurtulamazsam... Üsâme... Gittin ve tuhaftır ki savrulmadım ben. O zaman anladım. Aslında gitmeden önce beni hep gidişine hazırlamıştın.
6 parts