Heyecan. Umut. Mutluluk. Sevgi. İnsanoğlu sever, yaşar ve ölürdü. Sevgisiz geçen yıllar insanı yıpratırdı. Kimseye ihtiyacım yok diyerek kendini kandırsa da, bir gün karşısına çıkacak sevgili için içinde her zaman bir umut kırıntısı yeşertirdi. Sevgi, insana umut aşılardı. Heyecan umudu, umut sevgiyi, sevgi ise mutluluğu getirirdi. Bu 4 kelime insanoğlunun doğasında olması gereken yegane dört duyguydu. Peki, ben hissediyor muydum? Sanırım, evet. Dibine kadar, bütün iliklerimde. Hiç tahmin edemeyeceğim bir şey olmuş, karşımdaki adama duygu beslemeye başlamıştım. Hayır, bunu duygu beslemek adı altında küçük, geçici bir hismiş gibi gösteremezdim. Ben bu adamı seviyordum. Midemde varlıklarını bile bilmediğim kelebeklerin kanat çırpmasını sağlıyordu. Öyle ki, o kelebeklerin kanat çırpışları beni gerçekten göklerdeymişim gibi hissettiriyordu. Bu adam, benim ayaklarımı yerden kesiyordu. Ben, Derin Egemen. Sahte sevgilime aşık olmuştum.