Hayatım, fotoğraf kareleri gibi gözümün önünden geçerken duygularım bir ip misali birbirlerine karışmıştı. Sessizlik, yanımda var olan tek şeydi. Gözlerimi karşılayan büyük beyaz ışık beni hayallerimin, duygularımın içinden çekip almak istercesine parlıyordu. Daha fazla direnemediğimi hissettiğimde göz kapaklarımı isyan edercesine araladım. Işıkla karşı karşıya geldiğimde iç çektim, yine aynı yerdeydim. Hiç bir değişiklik yoktu. Başımı mavi örtü kaplı sedyeden kaldırıp küçük beyaz odaya baktım '' Bu günlük bu kadar yeter mi?'' ayaklarımı yere sarkıttım. Her zaman ki, her gün ki gibi soluk ve beyaz tenim karşıladı gözlerimi. Üstümdeki beyaz elbiseyi bacaklarımı örtmek umudu ile çekiştirdim. Sarkıttığım ayaklarımı yere kenetledim ve sedyeye yaslandım. Beyaz odanın içinde kaybolan kapı aralandı. Gelen Semih'di, yanıma yaklaşırken gülümsedi, gülümsedim '' Nasıldım? '' Kafasını salladı ve ellerini kaldırdı ''Her zamankinden çok daha iyi'' Ellerini kafamdaki iğnelere yöneltti tek tek çekerken devam etti ''Nasıl hissediyorsun?'' Dudaklarımı büzdüm ''Bilmiyorum, nasıl hissetmeliyim?'' Elbisemin omuzlarını düzeltti ''Daha iyi hissetmelisin, git gide iyileşiyorsun'' Yüzüme minik bir gülücük taktım, ''Sevindim''