Aksel kolunu Melis'in omzuna, Melis ise Aksel'in beline doğru attı.Beraber yürüyorlardı.Nereye olduğunun bir önemi yoktu.O an ikiside mutluydu.Kaygısız, kuşkusuz, düşünmeden, üzülmeden.Beraber geçirdikleri anların, tatilin diğer anlarından daha güzel olduğunun farkındalardı.Hiç konuşmuyorlardı, sadece yürüyorlardı.Bir süre sonra Aksel bu sessizliği bozdu.
"Neden geldin?" dedi, bir süredir bu soruyu düşünüğü belliydi.
"Gelmeseymiydim?" dedi Melis, Aksel'in istediği cevap bu değildi biliyordu.Hatta bu cevap bile değildi.
"Öyle demek istemediğimi biliyorsun."
Durdu Melis, derin bir nefes aldı.Kafasını kaldırıp Aksel'e baktı.
"Çünkü haklıydın.Seni yaşamak istiyorum ben, tanımak istiyorum.İkimizide üzmek istemiyorum."
Aksel gülümsedi, istediği cevabı almıştı.Gülümsedi ve Melis'e baktı.Melis'de onun gözlerine bakıyordu ama yanakları kızarmaya başlamıştı bile.
"Ya Aksel yapma!" dedi ve kızardığını farkederek güldü, hafifce Aksel'in koluna vurdu.
"Ne? Ne yapmıyim?" Gayette iyi biliyordu.Öyle huzur ve sevgi dolu bakıyordu ki, Melis utanıyordu Aksel'in o bakışlarından.Bir yandanda çok seviyordu, hep bakabilirdi o bakışa eğer kızarmasaydı.
"Bakma şöyle." Melis bu cümleleri söylerken daha çok kızarıyordu bu yüzden gözlerini yola dikmişti.Hala yürüyorlardı.
Aksel gülümsedi, kafasını salladı.Gülümsedi.Melis'in saçlarından öptü.
Bu durum Melis'inde hoşuna gidiyordu, o an zamanı durdurmak istedi.Zamanın ne getireceğini bilmiyordu, kimse bilemezdi.Yaşayarak öğrenmek zorundayız, kaderde ne varsa o olur ve hiç birimiz buna engel olamayız.Bu yüzden yaşayacak ve görecekti.
Melis durdu ve,
"Artık otele dönebilir miyiz? Annem merak etmiştir." dedi.Aksel yine gülümseyerek kafasını 'tamam' anlamında salladı.Geldikleri yoldan tekrar geri yürüdüler.Otogarın çıkışına geldiklerinde sıradaki taksiye bindiler ve otelin ismini söylediler.Arkalarına yaslandılar ve Aksel yine kolunu Melis'in omzuna doğru uzattı.Tam camdan dışarıyı izlerken Melis'in telefonu titredi, arka cebindne telefonu çıkarttı.Arayan Ataman'dı.İsmini okuyunca Aksel'in yüz kasları gerildi, birşey demesine kalmadan Melis telefonu açtı.
"Efendim?"
Aksel, Ataman'ın sesini duyamıyordu.Melis'in söylediklerinden ne konuştuklarını anlamaya çalışıyordu.
"Evet."
"Hayır bir sorun yok."
"Kendine dikkat et."
"Tamam görüşürüz, bende."
Melis telefonu kapattığında Aksel'e açıklama yapma gereği hissetti.
"Gidiyormuşta." dedi.Aksel'in Ataman'dan hoşlandığını söyleyemezdi hatta eline geçse dün gece onu parçalayabilirdi ama yinede Ataman'la aralarında Aksel'in sandığı gibi şeyler yoktu.Geçen geceyi hatırladıkca ikisininde sinirleri zıplıyordu.
Aksel "Hıı" dedi, gıcık olduğu sesinden belliydi.Yoksa öyle bir cevap vermezdi, Melis bile onu az tanımasına rağmen bu kadarını anlayabilmişti Aksel hakkında.Melis kafasını Aksel'in omzuna yasladı.Aksel, Melis'in bir hareketine yumuşamıştı hatta gülümsemişti.Atamanı unutmuştu bile.
Taksi otele geldiğinde Aksel parayı uzattı ve Melisle indiler.Aksel bagajdan valizini aldı ve lobiye doğru yürüdüler.Açıkcası ikisininde nasıl davranacakları konusunda hiçbir fikri yoktu.Dün gece ayrıldıkları gibi kavgalı mı yoksa el ele sevgili gibi mi? Sevgili.Bu kelime Melis'e çok uzak bir kelimeydi.Aşkın sadece masallarda olduğuna inanıyordu ama aynı zamanda aşık olmak istiyordu.Hiç aşık olmamıştı.Hoşlanmıştı belki ama hiç bir zaman daha ötesine gitmemişti, Aksel'dende hoşlanıyordu belki çok az daha fazlasıydı ama aşk değildi.Aslında aşkı tanımıyordu, bilmiyordu.Nasıl bir duygu olduğunuda bilmiyordu.Görse tanır mıydı, hissetse anlar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Giden Yıldızlar
Teen Fiction"Sen ve ben, ikimiz şuan kayıp giden yıldızlar gibiyiz.Kimse bizim farkımıza varmıyor çünkü kimse gökyüzüne bakmıyor."