ÇIĞLIK

2.4K 187 28
                                    

    Salondaki ilk gurup çocuklardı.. Toplu ısınma hareketlerini yaptırıp bire bir eğitime geçtik. Amacım bugün yeni hareketler göstermekti. Saat11:00 ı bulmadan salonun telefonu çaldı. Bir iki dakika sonra Zeki'nin bana seslenmesiyle döndüm:

   "Cenk, Kaan arıyor. Acilmiş." deyince çocuklara "devam edin" komutu verip telefonu aldım:

"Hayırdır fizikçi daha sabah beraberdik" dedim. Sesi telaşlıydı. 

" Cenk sivil savunma eğitimi aldın değil mi?" 

"Aldım da hayırdır ne oldu?" dememle içeri bir hışımla giren gence odaklandım. Zeki koşarak çocuğun yanına koştu. Çocuk nefes nefese bir şeyler söylüyordu. Anlamadım çünkü konuşmaları kürtçeydi. Çocuk sanki omzundaki ağırlığı taşıyamıyor gibi yere çömeldi. O sırada telefondan:

" Cenk, Çatak yolu üzerinde bir köye çığ düşmüş. Yardım ekipleri kuruyorlar. Ben de gidiyorum. Geliyor musun?" dedi. O sırada gözüm öğrencilerimden Süleyman'a kaydı. Kapıdaki gencin dibinde ona sarılmış ağlıyordu. İçimde bir yerlerin yandığını hissettim. Zeki yerde ağlayan gencin sırtını sıvazlayıp bir şeyler söylerken:

  "Cenk, beni duyuyor musun? Sana bir şey sordum " deyince

   " Tabi ki geliyorum ama eve uğrayıp bir şeyler almalıyım."

" Stadyumun önünde buluşuyoruz. Çabuk olmaya çalış. Kar hızlandı, yol açma makineleri ile gideceğiz." dedi. "Tamam" deyip telefonu kapattım. Zeki'nin yanına gidip koluna dokundum:

   "Zeki çığ olmuş yardım ekibine katılmaya gidiyorum" deyince Süleyman elimi tutup ağlamaya devam ederek "Teşekkür ederim." dedi. Gülümsedim " Daha bir şey yapmadım ufaklık" Ardından koşarak soyunma odasına gittim. Üstümü giyip çantamı hazırladıktan sonra  Zeki'ye " eyvallah" deyip pikabıma koştum, kar sonu tipi olacağı belli bir hıza ulaşmıştı. Eve ulaşıp içeri girdiğimde beni dışarıyı aratmayacak bir soğuk karşıladı. Soğuğu umursamadan iç odalardan birine daldım. Gömme dolaplardan birinin kapağını açıp mavi sırt çantasındaki yanımdan ayırmadığım dağcılık takımımı sırtıma atıp tekrar arabama binip stadyuma gittim. Aracımdan iner inmez bana doğru hızla gelen Kaan'ı fark ettim:

" Arabanı park et , askeri araçla gideceğiz." deyince göz devirip:

" Farkında olmaya bilirsin ama benimki de arazi aracı. Kızımı hafife alma "dedim. Kaan gülümseyip yanımızdan geçen dev kamyonu göstererek:

" Tamam , kızına laf etmedik ama senin kıza yazık etmeyelim riske girmeye gerek yok" dediğinde ona hak verdim. O neydi öyle...

   Arabamı park edip Kaan'ın yanına gittim. Askerlerin komutlarıyla kamyonlara bindik. Gideceğimiz yol normalde bir saat en fazla bir buçuk saat sürerdi. Ama karın hızını arttırması nedeniyle yol üç saat  sürmüş oturmaktan kaba etlerim düzleşmişti. Kamyondan inince askeri ekipler bir yerde toplanmıştı. Biz de Kaan ile birlikte sivil ekiplerin olduğu bölgeye gittik. AFAD görevlileri organizasyon yapıyorlardı. Anladığım kadarıyla alan geniş kişi sayısı azdı. Ekiplerin yanına gittiğimde orta boylu, kirli sakallı , 50 lerinde bir adamın gür sesi bizi karşıladı:

  "Dağcılık eğitimi olan ve sivil savunma eğitimi alanlar sağlarındaki çadırda adlarını yazdırsınlar."

    Sağdaki çadıra gittiğimde 3-5 kişi olduğumuzu fark ettim. Ayakta masa başında duran adama yanaşıp:

   "Adım Cenk Eroğlu , dağcıklık, tırmanma , sivil savunma ve ilk yardım eğitimim var" deyince bana gözlerini dikip baştan aşağı süzdü:

" AFAD görevlisi misiniz?"

  "Hayır merkezde bir spor salonunda eğitmenim. Ama aslında beden eğitimi öğretmeniyim" deyince "Seni üçüncü guruba yazalım. Karşı kırmızı montlu adamı görüyor musun? Oraya git ve kendini tanıt. Onlar ne yapacağını söylerler."

  Şaşkın şaşkın bahsettiği adamı bulup kendimi tanıttım:

  "Çok memnun oldum Cenk kardeş. Benim adım Umut. Senin gibi bilgili biri çok işimize yarar. " dedikten sonra "Said ağa" diye bağırdı. Bağırdığı yönde boyu benden biraz kısa , kürklü bir mont giymiş yapılı bir adam dönüp bize baktı ve yanımıza gelip:

" Hayırdır Umut ne oldu?"

  "Bu arkadaşın adı Cenk ve bize yardım edebilecek bilgiye sahip" deyince

" Merhaba ben Said Mert. Daha önce bu gibi durumlarla karşılaştın mı?" dedi. Tedirgin bir şekilde: "Şey aslında dağcılık yaptım ve Karadenizliyim. Bölgede yardım ekipleriyle çalıştım ama hiç bu kadar kapsamlı bir arama kurtarma çalışmasına katılmadım" 

 Mert beni baştan ayağa süzdü. Ardından sivri uçlu mızrağa benzeyen bir alet verdi elime: " Normalde bu kadar işlek değildir bu yol ama düğün konvoyunun üzerine düşmüş çığ. O yüzden çabuk olmalıyız. Gel benimle." dedi.

   Hazırlanan barikatın arkasına geçtik. Onu taklit ederek arkasından elimdeki çubuğu yere saplaya saplaya yürümeye başladım. Eliyle sağını gösterdiğinde o yöne yöneldim. 5-10 dakika sonra mızrağın ucu kardan sert taştan yumuşak bir şeye değince  çok gürültü yapmamaya ve yerini kaybetmemeye çalışarak Mert'e elimdeki fenerle işaret verdim. Yanıma iki kişi ile geldi ve kü uçlu küreklerle yeri kazmaya başladılar. Kısa bir uğraşıdan sonra morarmış bir erkek cesedi meydana çıktı. Gözlerim kocaman açıldı. Midem ve bağırsaklarımın ters yönde çalışmaya başladığını hissedince geldiğim yöne dönüp 50 metre yürüyemeden çömelip çıkarmaya başladım. İçim dışına çıkaracak bir şey kalmadığını fark edip sakinleşmeye çalıştığımda sırtımda tok ve ritimli bir ağırlık hissettim. Kızaran gözlerle hareketin olduğu yöne başımı çevirdiğimde Mert sırtıma vurmaya hala devam ediyordu:

  "Ölümle yüzleşmek hiç kimse için kolay değildir." deyip bana bir matara uzattı. "Al elini yüzünü yıka  daha yeni başlıyoruz." Ben başlangıca dayanamazken devamı karnıma kramplar girmesine neden olmuştu bile. 


ÇIĞ(GAY) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin