İÇİMDEKİ FIRTINA

1.1K 120 24
                                    


 Karşımda patlamış dudağı, yarına kadar moraracağı belli olan gözü ve açılmış kaşı ile duran Mert'e bakarken öfkemin Karadeniz'in suları gibi kabardığını hissettim. Yüzüm öfkeden kasılmış olmalı ki Mert sakinleşmem için dil döküyordu:

  " Tamam sakin ol. Önemli bir şey yok , bir kaç güne iyileşirim." diyen Mert'in sözleri ile daha da alevlenen öfkem sınıra ulaşmış sesim benim kontrolümden çıkmıştı:

" Kim yaptı ? Sana söylüyorum Mert kim?" diye bağırdığımda Mert dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kapatarak sustu. Sakinliği beni daha da öfkelendirirken öfkeli sesim evi doldurdu:

" Kim diyorum sana Mert" 

Dudaklarından dökülen " abim" lafı üzerine elim ayağım kesildi. İnsan kardeşine; hayır kim olursa olsun insan insana bunu nasıl yapardı. Ne kadar sakinleşmek istesem de başaramayıp sıktığım dişlerim arasından solurken Mert:

  "Aile meselesi Cenk. Bizim aramızda, seni endişelendirecek bir şey yok " deyip üzerindeki montu çıkardı ve kapının yanındaki askılığa astı. Karnını tutup hafif aksayarak sıcak odaya girdi. Arkasından girdiğimde şaşkın olsam da öfkemden hiçbir şey kaybetmemiştim:

 "Neden? Bir insan kardeşine bunu neden yapar anlat bana? Boş ver  vazgeçiyorum, sadece seni bu hale getirmesi için ne yaptığını söyle. Cevap versene aklım almıyor neden?"

   Mert gözlerini kapatıp derin bir iç çekerek:

" Cenk yeter. Dayak yiyen benim. Ben kabul etmişken yapılanı senin feryadın saçma ." dediğinde benim bardağım artık dolma sınırını geçip taşmıştı. Öfke ile yanan gözlerimi odada gezdirip telefonumu bulduğumda Mert'in yanından geçip masadaki telefona uzanarak ekranı açtım ve Kaan'ın ismini bulup ara tuşuna bastım. Cenk söylediği sözün pişmanlığını taşıyan tedirgin sesi ile:

  "Üzgünüm öyle söylemek istemedim, gerçekten sakinleşir misin?" dese de ben artık onu duymuyordum. Telefondan gelen sesle odağımı telefona yönlendirdim:

" Hayırdır Cenk iyi misin?"

" Kaan arabam sendeydi gel beni al." dediğimde Kaan bir müddet sustu. Ardından:

" Yerini tam olarak söylersen gelir alırım" deyince Mert'e dönüp telefonu uzattım:

" Kaan'a buranın yerini tarif et."

   Mert eliyle yaralı suratını umursamadan yüzünü sıvazladı. Telefonu elimden alıp derin bir nefes alarak:

" Kusura bakma Kaan, endişelenecek bir şey yok. Gerekirse ben Cenk'i bırakırım. Sen işine bak ." deyip telefonu kapattı. Telefonu sedire atıp yanıma adımlayarak dibime kadar girip sol elini omzuma attı:

  " Sakin ol olur mu? Yarına kadar bekle. Hala gitmek istersen ben seni bırakırım."

   Karşımda duran adama çatık kaşlarımla baktım. İçim acımıştı ama en çokta bana güvenmemesi içimi acıtmıştı. Ben tanıştığımız şu kısacık   anda samimiyetine inanıp açtığı kapıdan içeri girmişken onun bana güvenip yardım istememesi zoruma gitmişti. Sağ elimin tersiyle elini itip:

"  Bana guvenu karuncanin adumi kadar olan adamun evunde kalmam" deyip Mert'i iterek kapının yanındaki montumu alıp üstüme geçirerek odadan çıktım.  Hışımla kapının girişine ulaşıp ayakkabılarımı giyerken kolumdan çekiştirmeye çalışan Mert'i ittiğimde tok bir çarpma sesine eşlik eden " ah!" nidası ile durdum. Geriye döndüğümde Mert'i yerde acıyla kıvranırken gördüğümde ayakkabımı fırlatıp yanına koştum. Az önceki sinirim bahar yağmuru gibi sönmüş yerini endişe almıştı. Sırtını salon kapısının kenarında duran uzun sehpaya çarpmanın etkisi ile yere düşmüş, zaten dağılmış vücudu bir de benim yüzümden zarar görmüştü. İçim sızlayarak yanına gittim ve doğrulmasına yardım ettim. Yüzüme kırık bir tebessümle bakarken:

" Gece gece gitme. Yarın gene gideceğim dersen seni durdurmayıp ben bırakacağım." dediğinde derin bir iç çektim. Artık kızgınlığım geçmiş olsa da içim kırgındı. Bu adama bunu yapmalarının nedenini anlamadığım için değil bunu kendine reva gördüğü için kırgındım:

" Kalk hadi odaya geçelim de yaralarını saralım. Zaten seni bu halde bırakıp gidemem." deyip ayağa kaldırarak kolunun altına girip onu odaya taşıdım. Mert'i yattığım yere bırakıp montumu astıktan sonra ilaç kutusunu ve pamuğu masanın üzerinde alıp dizinin dibine oturdum. Pamuğa tendürdiyotu döküp önce açık yaralarını temizlemeye başladım. Sessizce dayanmaya çalışsa da canının yandığı sıktığı dişlerinden ve gerilen çenesinden anlaşılıyordu. İşim bittiğinde yara merhemini yaralarına sürüp gazlı bezle kapatarak bantladım. Yüzündeki morluklara merhem sürdün sonra " Sen kazağını çıkar ben de sobayı takviyeliyeyim" deyip yerimden kalktım ve soba için masanın yanına koyduğu kovayı alıp sobaya odun ve bir kaç parça kömür attım.  Odadan çıkıp mutfaktaki lavaboda ellerimi yıkayıp döndüm. Ellerimi sobada ısıtıp yeniden ayak ucuna oturdum. Başı önde ellerine bakarak suç işlemiş bir çocuk gibi duruyordu.

" Kazağını çıkarda gövdeni kontrol edeyim" dediğimde yüzüme bakışı garip hissetmeme sebep olmuştu. " Gerek yok." diye kaçmaya çalıştığında sert bir sesle:

" Çıkar şu lanet kazağı yoksa ben zorla çıkaracağım. " deyince gözlerini kapatıp kaşlarını çatarak iç çektikten sonra itaat edip kazağını sıyırdığında gördüklerim yüzünün yaralarını gölgede bırakacak cinstendi. 


ÇIĞ(GAY) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin