31 Aralık. Bu sabah da pastanede Harry'yi görmeyince sabrı tükenmişti.
Yağan kar ve yılbaşı için süslenmiş evler biraz bile olsun dikkatini çekmemişti. Hipnoz olmuş gibi yürüyordu. Kararlı ama bir o kadar da dalgındı. Eski görünümlü kahverengi apartmanın önünde durup yukarı baktı. Neyle karşılaşacağını tahmin etmeye çalıştı. Zaman kazanmaya çalışıyordu. Hızlı yürümekten ve soğuk havadan ritmi bozulan nefesini yavaşlatmaya çalıştı ama stresten kasılan vücuduna daha fazla oksijen gerekliydi.
Ağır demir kapıyı itip içeri girdi. Durup düşündü. Ya onu gerçekten istemiyorsa, o zaman ne yapardı? Gözlerini sıkıca kapatıp açtı. İçinden, dikkatini dağıtmaması gerektiğini hatırlatıyordu. Tanıdık paspası görünce durdu. Yıkımı olabilirdi ama yine de zili çaldı. Ayak seslerini duyunca kapı dürbününü parmağıyla kapadı. Kısa bir sessizlikten sonra nefesini seslice dışarı vererek kapısını açan Harry'yle karşı karşıya geldi. Düşünebildiği tek şey ne kadar güzel olduğuydu. Harry kendi dudağının içini dişleyerek yeşil gözleriyle suratına bakarken Louis de onun yüzünden geçen duyguları okumaya çalışıyordu. Nefret? Hayır, birinden nefret edemeyecek kadar iyi bir kalbi vardı . Suçluluk? Belki, gözlerini kaçırmaya çalışıyordu. Endişe? Evet, kapı pervazını sıktığını görebiliyordu. Ama yine de tam olarak anlayamıyordu. Neden?
Harry gözlerini tamamen kaçırıp kafasını sağa sola sallayarak kapıyı kapatmaya kalkıştı. Nasıl söyleyecek hiçbir şeyi olmazdı? Louis sinirlendiğini hissederek ayağıyla kapatmasını engelledi. Böyle bitmeyecekti. Harry bu hareketi beklemediğini belli eder şekilde kaşlarını kaldırıp tekrar mavilere baktı. Yüzüne karşı "Git!" demek istemiyordu işte neden hala zorlamaya devam ediyordu ki.
"Söyleyecek bir şeyin yok mu?" Harry sesini bulamıyordu, gitmelisin Louis. Arkasındaki duvarla maviler arasında mekik dokuyan gözlerini sıkıca kapattı. Yok olma isteği tekrar gün yüzüne çıkmıştı, yüzleşemezdi.
"Gerçekten yüzüme bakamayacak kadar mı iğreniyorsun?" Kafasını kaldırıp çatık kaşlarıyla yüzüne baktı. Ne? Hayır!
"Hayır!" Louis sonunda sevdiğinin sesini duyabilmişti. Devam etti. "Saçmalama Louis."
"O zaman bir şey söyle ki farklı hissetmediğini anlayayım." Beklentiyle bakan mavi gözlere karşı kafasını önüne eğdi. Louis'nin histerik gülüşünü duydu. Harry'nin ciddi olduğuna inanamıyordu.
"Korkuyorum." diye mırıldandı. O kadar isteksiz söylemişti ki duyduğundan bile emin değildi. Tepkisini merak ettiğinden yüzüne tekrar baktı. Karşılaştığı boş bakan gözler konuşmaya devam etmesini bekliyordu. "Korkuyorum. Ya aradığın kişi olmadığımı anlayınca beni bırakırsan?"
"Aradığım belli bir kriter olsaydı 3 yıldır bunu çoktan yapmış olurdum Harry."
"3... 3 yıl mı?" Şaşkınlıkla kaşlarını tekrar kaldırdı. Suçlu hissettirmişti.
"3 yıl. Ne yaşadıysan oradaydım, hep seni bir köşeden koruyordum. Seni sıkıştırıp soymaya çalışan serserileri hatırlıyor musun?" Onaylar biçimde başını sallayınca devam etti. "Onları korkutup kaçıranın bir köpek olduğunu düşündüğüne yemin edebilirim." O anki korku dolu yüz ifadesini hatırlayınca hafifçe gülüp duraksadı. Söylemeli miydi? Göğsünün sıkıştığını hissedince derin bir nefes aldı. "Bir dönem arkandan konuşanlar olduğunu bilmiyorsun. Senin hakkında ve eldivenlerin hakkında nasıl kötü hikayeler ortaya attıklarını bilmiyorsun. Hikayelerin büyüyüp patronlarına, ev sahibine, mahallene ulaşmasın diye elimden ne geldiyse yaptım." Ellerini uzatıp siyah deri eldiven üzerinden tuttu. "Daha sayamayacağım o kadar çok şey var ki Harry..." Ayağını kaldırıp yere vurdu. "Hep buradaydım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GOLDEN | l.s. ✔
FanfictionLouis Harry'nin en değerlisi, Harry de Louis'nin değerini en güzel bilendi. - Bir 28 Eylül günü, Larry bd geçirirken yazılmaya karar verilen bir hikayedir. - Neredeyse hiç pronoun kullanılmamıştır. 30.12.20 1.11 a.m