Prologue

950 49 18
                                    

Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldı. Soğuktu. Çok soğuktu. Ama seviyordu. Yani... Kim sırrını saklamasını kolaylaştıran bir havayı sevmezdi ki?

Eldivenlerini imkanı varmış gibi daha çok yukarı çekti. Emin olun, çıkmalarını istemezdiniz.

Tenha ve bir o kadar karamsar sokaklarda yürüyerek evine çok da uzak olmayan iş yerine geldi.

Özellikle eldiven kullanabildiği iş imkanları kısıtlıydı ve bu yüzden, çocukluğunun hatırası olan, fırıncılığı burada da yapmaya devam etmişti. Hem liseyi zar zor okuduğu için daha iyi bir iş bulması çok mümkün sayılmazdı hem de tanınmak istemiyordu. Belki iyi bir şirkette çalışsaydı onu izleyen çok insan olabilirdi.

Eskiden çevresindekilerin gözleri ona ait olmadığını hatırlatırdı. Bu yüzden 18 yaşına gelmeyi bile bekleyemeden çekip gitti yaşadığı şehirden. Tabii derdi sadece bakan gözlerle değildi, bambaşka sebepleri de vardı ama bu başka bir zamanın konusu. 

Oysa Cheshire bütün hayatı boyunca yaşadığı birkaç güzel anıyı barındırdığı için önemli bir yer tutuyordu. İlk en iyi arkadaşını orada bulmuştu mesela. Bir çok yönden benziyorlardı. İkisi de hayalperestti mesela, dürüstlerdi, güven en önemli değerleriydi... Ya da belki ikisi de dışlandıkları için yakın olmaktan başka çareleri olmamıştı, kim bilir. Zaten artık önemi de yoktu. Harold uzun zamandır tek başınaydı. Ve muhtemelen hayatına onu, bu haliyle, kabul edebilecek biri hiç girmeyecekti bile. Bir bakıma yalnız olmaya mahkumdu. Ve artık hapishanesinden firar etmeye kalkışacak gücü kalmamıştı. Kabullenmişti.

Fırının kapısından girerken başını hiç kaldırmadı. "İnsanların gözüne bakarsan herkes kusurunu anlar." derdi annesi. Ve bileğini sıkardı. Hayır, güven vermek için değil. Eldivenin hala orada olduğundan emin olmak için. Ne şüphe ki, hep Harold'ın iyiliğini düşünürdü(!).

Cam kapıyı aralayıp içeri girince üşüdüğünü hissetti. Diğer çalışanları geçip soyunma odasına girdi. Önce ellerini yıkadı. Sonra belirsiz bir gülümsemeyle önlüğünü ve bonesini özenle taktı. İşini seviyordu çünkü geçmişinden kalan tek iyi şeydi. Ait olduğunu hissettiren, düşüncelerini susturabilen, bütün bu yalnız hayatındaki kasvetten uzaklaştırabilen tek şeydi. Ve hamurla uğraştığı zaman, kendini olduğu gibi kabul edebildiği tek zamandı. Hayatının geri kalanı mı? Çevresinde olmasalar bile insanları kendisinden korumakla uğraşıyordu. 

GOLDEN | l.s. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin