He's Broken

394 39 1
                                    

Kapının kilitlendiğinden emin olduktan sonra arkasını dönüp geniş apartman merdivenlerinden inmeye başladı.

İlk geldiği zaman almıştı bu daireyi. Hala aynı evde oturmak ona sıkıcı gelmiyordu hatta daireyi onun için daha değerli hale getirdiğini hissediyordu. Ne kadar çok hatırası olursa o kadar iyiydi.

Harold geçmişe bağlı olmaktan öte geçmişle yaşıyordu. Bu durumun hayatını zindan ettiğinin farkındaydı aslında ama aksine yönlendirecek bir şey yoktu çevresinde.

Nefes aldığı her saniye bir sonraki saniyesi için endişelendiği için büyümekten hep korkmuştu. İnsanların kendini 5 yıl sonrasında nerede gördüğü konusunda az çok bir fikirleri olurdu. Harold içinse içinden çıkamayacağını bildiği bir cehennemdi. Tamamen belirsiz bir karanlık hakkında düşünmek onu boğuyordu. Ya zaman hiç geçmesin ya da o hiç büyümesin, diye düşünürdü.

Hiç büyümemeyi denemişti aslında. Tabii bu zamana kadar hangi dilediği, istediği olmuştu da rahatça gidebileceğini sanmıştı ki? Lanetinden yararlanmayı alışkanlık haline getirmiş, aile demesine dili varmayan 2 sahtekar nasıl olduysa onu durdurmayı başarmıştı. Hatırlamıyordu. Hatırladığı tek şey iliklerine kadar hissettiği korkuydu. Bir de parmaklarının değdiği, gittikçe sararan duvarlar. Ablasının yanına gitmekten korkmamalıydı aslında. Gemma onu tutardı. Kahramanı oradaydı. Neden korkmuştu? Belki de hep böyle, istemediği biri olarak kalmaktan, kim bilir?

Sonuç olarak zaman geçmeye, Harold büyümeye devam etmişti ve o gece ablasının onun için gökyüzüne bıraktığı yıldıza bakıp ağlamıştı. Ne zaman biteceğini merak ediyordu ama o gün başka çıkış yolu aklına gelmemişti.

Zaman daha çok ilerledi. Ertesi yıl Gemma'nın gidişinin yıldönümünde o da gitmeyi kafasına koymuştu. Hayır, bu sefer büyüyecekti. Tek fark Cheshire artık onun evi olmayacaktı. Hatıralarını bırakacaktı. Ailesi altınları satmaya gittiğinde yatağının altında duran, önceden hazırladığı büyük çantayı ve eldivenlerini çıkardı. Zaman kaybetmemek adına zaten elinde olan eldivenlerin üzerine diğer deri eldivenlerini geçirdi. Çantanın askısından tutarken masasının üstündeki cüzdanını aldı. İçinde para yoktu ama kimliğini de bırakacak değildi. Eski telefonunun kartını alıp kırdı, bataryasını çıkarıp elinden geldiğince yamulttu. Odaya son kez göz gezdirdi. Unuttuğu bir şey olup olmadığından emin değildi. Dumanlar çıkan bataryayı yere attı. Tam olarak amacı bu olmasa da birazcık şansı varsa odasında, en azından, ona ait olan şeyler kül olurdu. Tam kapıyı açıp çıkacaktı ki Gemma'nın ve onun mutlu oldukları nadir anlardan birinde çekmiş olduğu fotoğrafı gördü. Masanın üstünde kırık camıyla duran çerçeveyi eline aldı.

"Üzgünüm. Çok üzgünüm." Fotoğrafı çerçeveden çıkarıp arka cebine sıkıştırdı. Yaşaran gözlerini kolunun iç kısmıyla sertçe sildi. Alt kata koşar adımlarla inerken hiç bu kadar endişeli ve aynı zamanda özgür olduğu bir an daha yaşamadığını fark etti. Salondan geçerken saate baktığında öğlen 1'e geldiğini gördü. Çoktan çıkmış olmalıydı. Babasının dolabından çaldığı yedek anahtarla kapının kilidini açıp dışarı çıktı. Elindeki anahtarı çalıların arasına fırlattığında arkasındaki demir kapı  da büyük bir gürültüyle çarparak kapandı.

GOLDEN | l.s. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin