mecburiyet

297 11 13
                                    

flashback

Türkan uçakta heyecandan gözünü kırpmadan yolculuğunu tamamlamıştı. Anonsla birlikte çözmüş olduğu kemerini iniş için tekrar taktı. Uçak yavaşça inişe geçtiğinde içinden bir ürperti geçti. O sırada gözü yan koltuktaki çiftin ellerine kaydı. Elleri sımsıkı birbirine kenetlenmişti. Oğlan gözlerini sıkıyordu; kız ise ona şefkatle karışık bir gülümsemeyle bakıyordu.

Türkan bu manzaradan oldukça uzaktı. Şimdi bir ülke değiştiriyordu. Yeni yaşamında korkunca ellerini tutarak sakinleşeceği kimse olmayacaktı etrafında. Ama bu onda hüzün uyandırmıyordu. Sebebi yeni hayatına kavuşmadan önce yaşadıklarıydı. Yıllar onun için kayıp zamanlardı. Biri yaşını sorsa 'yeni doğdum ben!' diye cevap verebilirdi. Önceki hayatı bir daha açılmamak üzere kapattığı bir defter idi.

Uçak iniş yaptığında boyu koltukların üzerindeki bölümden kabin bagajını almaya yetmeyince; az önceki çiftten delikanlı yardım etti. Türkan gülümseyip teşekkür etti.

Soğuk paravandan geçerken artık iyice heyecan basmıştı. Yeni hayatından öte polis noktasındaki pasaport kontrolü onda artık kontrol edemediği bir heyecan yaratıyordu.Bunun bir sebebi vardı elbette: Türkan Almanya'da oturum vizesi için çok çabalamıştı. Aylar süren bir prosodür süreci geçirmişti. Almanca bilmediği için onun hedeflediği uzun süreli oturum izni düşük bir ihtimaldi. Ancak çalışıp biriktirdiği parayı harcadığı vize şirketi uygun şartları sağlaması için kural açıklarını kullanmıştı. Almanya'da oturum izni için adli sicil, sağlık raporu, yapacağı işin iki  yıllık planı ve hedeflediği cüro gibi birçok şeyi Almanya'daki ilgili resmi kuruma açıklaması gerekmişti.İngilizce anlıyordu ancak konuşmak için daha çok pratik yapması gerekiyordu. Buraya gelmeden önce hava alanından bir belge/küçük bir ayrıntı yüzünden döndürülen insanlar olduğunu öğrenmişti. Gerçi forumlarda bunların çok düşük bir ihtimal olduğu da yazıyordu. Ancak Türkan vize ve bilet için tüm parasını harcamış ayrıca airbnb'den de 3 aylığına ev kiralamıştı. Geri döndürülmesi kişisel felaketi olurdu...  Tekrar böyle bir süreç oluşturması yıllarını alırdı. Euro kuru yüzünden aylarca Türkiye'de ekstra mesaiye kalmıştı. Türkan Almanca bilmenin de o noktada önemli olduğunu biliyordu. Bu ülkeye yerleşmeyi düşünen biri için iyi izlenim veriyordu. Elbette kontrol noktasındaki polisin işi değildi bu. Ancak kontrol noktasındaki memur başka birime yönlendiriyordu ve orada sorgu gibi tekrar tüm sürecini neden geldiğini ne hedeflediğini anlatması istenebilirdi.

'Neden haftalarca tüm ihtimalleri aptal gibi okudum ki! OF!' diye iç geçirdi Türkan. bir iki dakika içinde sıra ona gelecek gibiydi. O sırada etrafta Türkçe konuşan insanların sesini duyması biraz rahatlatıcıydı. Gurbetçiler yaşadıkları ülkeye dönmüşlerdi. Tam o sırada aklına anlamadığım bir durum olursa yardım isteyeceğim biri olmalı fikri geldi. Öndeki teyze bastonuyla duruyordu. Yanında da eşi. Onların muhtemel bir sorunu çözecek insanlar olmadığını fark etti. Arkasına döndü ve sarışın mavi gözlü bir çocuk vardı. Belli ki Almandı. Bu da olmaz diye düşündü. Kafasını sıradan geriye doğru eğdi. Almancanın arasına karışan Türkçe seslerin kaynağına baktı.

Bu kadar şaşırtıcı olmasını beklemiyordu gördüğü manzaranın. Gördüğü kişi Mero'ydu.

Şaşkınlıktan küçük dilini yutabilirdi. Bu çocuk severek dinlediği onlarca rapperdan biriydi. Binerken, inip bu alana yürürken hiç fark etmemişti. Oysa sesi de çok aşinaydı ınstagramdan da takip ettiği için. Sonra kendini anladı; fark etmemişti çünkü o kadar stresliydi ki fark edecek hali yoktu. Sıranın kendisine gelmesine çok az kaldığını fark edince hızlıca hamle yapması gerektiğini anladı. Kafasını tekrar yandan arkaya doğru uzattı. Arkasındaki yabancı çocuk refleks olarak geri çekildi. Görüş alanında bir engel kalmayınca; 

'Afedersiniz' dedi Türkan nazikçe. Enes'in yanındaki Ali Enes'i dürttü. Ali Türkan'ın fotoğraf çekilmek isteyeceğini düşünmüştü. O yüzden kendisine pas geçip Enes'e seslenildiğini düşündü. oysa pekala kendisi de yardım edebilirdi.

Enes kafasını çevirdi ve 'evet' dedi. 

Türkan: ' umarım tuhaf olmaz ama sizden bir şey isteyecektim.' oluşan kısa sessizlikten sonra sormasını beklemeden devam etti. 'Az sonra sıra bana geldiğinde muhtemelen vizem için birkaç soru soracaklar. Bana tercüme konusunda yardımcı olabilir misiniz acaba ?'

Enes ve Ali aynı anda konuştular. 

'tabii elbette ne demek.'

Türkan: 'çok teşekkür ederim.

Enes: Ne demek. Siz isterseniz böyle gelin. Beyefediden sonra geçersiniz. 

Türkan başıyla onaylarken Enes durumu Türkan'ın arkasındaki çocuğa açıklayıp Türkan'ın sırasını ona vermişti bile. Şimdi sıranın onlara gelmesini beklerken birlikte duruyorlardı.

Enes: Akrabalarınızı ziyaret mi geldiniz?

Türkan: Hayır. Almanya'ya çalışmak için 2 yıllık başvuru yaptım. Yani burada yaşayacağım artık bir sıkıntı çıkmazsa inşallah

Enes: Ne yapacaksınız Almanya'da yav güzelim Türkiye dururken değil mi Ali abi?

Türkan: Mecburiyet... dedi. Bakışlarındaki hüzün hissedilmişti. Enes tam ne cevap verebileceğini düşünürken sıranın Türkan'a gelmesi onu kurtarmıştı.

seninle, yeniden | Mero_428Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin