boşluk

367 9 35
                                    

Pazar 

Üst üste üçüncü kez kaşığına çorbayı alıp bıraktığını fark etmeyen Enes, sofradaki muhabbetten tamamen kopmuştu. Kahkahalar, muhabbete; sözcükler çatal-kaşık seslerine karışıyor ve sıcak yemek kokuları ile birlikte havayı dolduruyordu. Kalabalık sofrada ailesi ile oturan Enes ise tüm bu yoğunluktan bilinçsizce kopup gitmişti.  

Türkan ile konuşmayalı birkaç gün oluyordu. Pazar günü gelip çatmıştı. Enes her hafta sonu olduğu gibi ailesi ve akrabalarıyla vakit geçiriyordu. Evdeki kalabalığı aile büyükleri, kuzenleri, kuzenlerinin çocukları ve kendi çekirdek ailesi oluşturuyordu. 

Enes koptuğu noktadan tekrar ortama uyum sağlamadan düşünceleri rastgele akıyordu:

'Sofra kalabalık. Canım benim ne tatlı. Kaç yaşına girdi Elif? Hamza'dan iki yıl önce doğmuştu herhalde. Aman baba anlatma artık şu anıyı. Bıktırdın valla billa ya. Samo'ya bak neye güldüğümü anladı. Şerefsiz. Kaç kişiyiz ulen biz. Amma da kalabalığız bugün, bir ayrı. ... ... .... ...

Türkan... Yalnızdır şimdi. Şu kalabalığa bak. O da bir başına. Acaba ister miydi burada olmayı? Neden istesin ki oğlum ne alaka'

Babası: ..... İşte ondan sonra adama dur diyemedik biz ama,  dur ya orayı Enes anlatsın. 

.....? Enes? 

Enes: Hmm Efendim baba, ne dedin?

-Ohoo oğlum aşık mısııın, sevdalı mısın..? Nerede aklın ? Diyorum ki şu benzinlikte olanı anlat bakalım bir

Enes mırıltıyla 'anlatayım kimse bilmiyor ya (!)' dedi. Enesin ironisine Samet gizlice gülerken olayı anlatmaya başladığını sanan babası 'Oğlum karşında ben duyamıyorum az bağır' dedi.

Misafirler giderken Enes kuzenlerini takılmaya ikna edebilmişti. Ertesi gün işi olanları ikna etmesi bir hayli zaman almıştı. Tüm gece pes atıp muhabbet ederek geçerken saat oldukça ilerlemişti. Esnemeler artınca Enes ' Amma da mızmızsınız he iyi ki bir takılalım dedik' diyerek sitemde bulundu. Az sonra dört kişi küçüklüklerindeki gibi aynı odada yataklarının içinde uyumaya hazırlanıyordu.Enes en fazla birkaç dakika süren sessizlikleri bir şeyler söyleyerek bozuyordu.Bir süre bu devam ederken kuzenlerinden ikisi uykuya dalmıştı. Ses konusunda hassasiyeti olan Samet, uykusunun ağırlığı Enes tarafından tekrar bölündüğünde bıkkınlık içinde yattığın yerde doğruldu.

Samet: Enes? Neyin var oğlum senin?

Enes karanlıkta yüzünü görmekte zorlandığı ancak bıkkınlığını sesinden anladığı Samet'e cevap verdi

Enes:Ne ? Neyim olacak ?

Samet: Sana soruyorum ben de! Uykun yoksa kalk git ulen! Allah bir çene vermiş, maşallah! 

Enes:İyi be nereden bileyim uyumak istediğini

Samet 'ciddi misin' diye göz devirerek tekrar yastığa başını koydu. Gözlerini  kapatırken son uyarısında bulundu

Samet: Sal beni. Sal ya abicim, sal

Enes, Samet'in isteği üzerine onu rahat bıraktı. Susmuştu. Ancak her sustuğunda olduğu gibi birçok insandan konuşkan ve hassas zihninin sesi açılmıştı. Gece hızlıca gözünün önünden geçerken bir an diğerlerinden daha uzun süre gözlerinin önünde kaldı: Babasının 'Aşık mısın? Sevdalı mısın?' diye sorduğu an. Telefonuna baktığında pazartesi gününün ilk dört saatinin geride kaldığını fark etti. Eğer şimdi uyursa öğlen uyanacağını bildiği için daha çok uyanık kalması gerektiğine karar verdi. Telefonundan açtığı diziyi izlerken uyuya kaldığında gün doğmuştu. Kuzenlerinin evlerine veya işlerine gitmek üzere evden ayrıldıkları zaman ve tüm gün uyuyan Enes; yeni bir günlük düzene geçmişti. Gündüz uyuduğu gece ise sosyalleştiği bu düzende perhizi daha kolay geçiyor gibi hissediyordu.

seninle, yeniden | Mero_428Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin