TRI,
YEŞİMLER VE SAFİRLERİN
KALINTILARI.01|09|1957.
Marguerite Beaumont, İngiltere'nin kendisine özgü olan o depresif havasından hiç hoşlanmazdı. Fakat tüm bu gri yağmur bulutlarının ardında onu parlamayı bekleyen güneş ışıkları olduğunu bilirdi, bu yabancı ülkede onu içine çeken tek şey ise o ışık ve onun getirdiği belirsizlikti.
Fakat ona uzak olan tüm bu kavramların ardında gerçekten içini ısıtan tek bir şey vardı. Daha doğrusu tek bir kişi. O da tam da şu vakit yanı başında oturmuş, camın ardından gölün derinliklerinde bulunan eşsiz yaratıkları izlemekle meşgul olan Jeanne Fornier'den başkası değildi.
İki genç kız da karanlık bir ambiyansı bulunan ortak salonlarındaki deri koltuklardan birine yayılmış bir vaziyette derin düşüncelere dalmışlardı. Son senelerinin ilk günüydü bugün, fakat gerektiği gibi bir yetişkin gibi hissetmekten çok uzaklardı.
"Margie," Çenesini divanın başlığına yaslamış olan Jeanne'nin durgun sesi arkadaşını bulduğu an kumral saçlarını geriye atmakla uğraşan Marguerite, yavaşça kıza döndü. Jeanne safire benzeyen parlak gözlerini, ardındaki farklı diyarları gizleyen geniş pencereden ayırmadan yeniden konuştu. Sesinde yatan sakinlik kolayca seçiliyordu. "Hiç ne olmak istediğini düşündün mü? Burayı arkamızda bırakınca."
Marguerite kısa kumral saçlarıyla uğraşmayı bitirdiği an derin bir iç çekti. Ortak salonu avucunun içine almış o tiksinç serinliği hissetmemek adına iyice süveterine sarındı. Uzun senelerdir ona ev sahipliği yapan bu salona karşı büyüyen nefreti, birine ihanet ediyormuş gibi çirkin hissettiriyordu. "Bazen, ama emin değilim. Ailemin benim için planları vardır elbet." Sesinde çabucak yakalanan hafif yabancı aksanıyla sarf ettiği sözlerin ardından ekledi. "Peki sen?"
Ona yöneltilen soruyla beraber Jeanne burnundan güldü. "Ailenin senin için hep planları var zaten, ben senin istediğini soruyorum." Hemen ardından saçından kaçan bir bukleyi eline aldı ve oynamaya başladı. "Ama gerçekten merak ediyorsan eğer, ben gezeceğim." Büyük bir özgüvenle söylediği sözlerle beraber Marguerite gülümsedi. "Gezmek ile bir ünvan edinemezsin Jen, aynı zamanda para da."
Jeanne yerinden doğruldu ve arkadaşının yüzünü görebilecek şekilde duruşunu düzeltti. Koltuktan destek alırcasına dirseğini sert deriye yasladı ve çenesini avucuna yerleştirdi. Parlak gözlerinde okunan belli bir alaycılık vardı. Dudaklarına yerleştirdiği ufak gülümsemenin ardından bakışlarını Marguerite'in derinliklerde saklanan yeşim taşlarını andıran gözlerine çıkarttı. "Onları sadece bir aptal ister Margie, ona sunulan fırsatları değerlendirmekten aciz bir aptal."
✹
Boş bitkibilim dersliğinin kuytu köşelerinde bir yerde oturmakta olan Milena'nın yorgun gözleri, karalamalara bürünmüş defterin ilk sayfasındaki okunabilen tek cümlede gidip geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalopsia, a delusion. marauders era!
Fanficmilena petrović gerçeklerin her zaman ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu biliyordu. fakat bunların bir gün dönüp dolaşıp onu bulacağını hiç düşünmemişti. 'the wraith, vol. 2' written by @truffautsfilm. fanfiction, harry potter. ...