ŠEST,
PAPATYALARIN GÖMÜLÜ
KİMLİKLERİ.20|02|1977.
Perşembe akşamı Portia ile kütüphanede buluştuklarında Milena'nın gözleri uykusuzluktan olgun bir elma kadar şiş ve kırmızıydı. Geçen buluşmalarında Portia'nın günlüğü okumak hakkında dediği şey aklında bir yer etmiş olduğundan sanki Slughorn'a iksir ödevi yetiştiriyormuşçasına bir gecede günlükte gidebildiği kadar ileri gitmişti. Black kızına bu işte ciddi olduğunu göstermek istiyordu.
Eh, harcanan onca uykusuz saatler de pek işe yaramamıştı. Marguerite çok önemli günlüğünü tıpkı bir genç kızdan beklendiği gibi sadece sıkıcı girişlerle doldurmuştu. Tanımadığı yaşlı bir kadının seneler önce kumaşını beğendiği geceliğini aldığı butik veya hangi muggle şerbetini tercih ettiği gibi önemsiz detaylar artık maalesef ki beynine kazılmıştı.
"Tamam, eğer kadının yazdıklarından gidemiyorsak direkt kadının kendisine yoğunluk verelim." Avucunu çenesinin altına yaslamış, gözleriyle kafasının etrafında uçuşan soru işaretlerini kovalayan Portia sonunda konuştu. "Beaumont. Onların eski bir Fransız safkan ailesi olduğunu biliyoruz." Milena başını eğdi ve gözlerini kırpıştırdı. "Biliyor muyuz?"
"Artık sen de biliyorsun." Milena iç geçirdi, Portia'nın sözlerine yetişmek güçtü. "İyi de bu bizi hiçbir yere getirmez." Milena'nın yakarışıyla Portia gözlerini devirdi. Belli ki onun aklında yanan ampüller Milena'ya bir şey ifade etmiyordu. "Beaumont'ları araştırabilirim. İngiliz olmadıkları için biraz beni zorlayabilir ama denerim." Milena uyuşuk uyuşuk kafasını salladığında Portia kaşlarımı beklentiyle havaya kaldırdı. "Bir şey değil."
Milena alnına düşen kabarık bir saç tutamını üfleyerek görüş açısından çıkardıktan sonra ona teşekkür etti. Daha kibar olmayı deneyebilirdi belki de, bu çift taraflı bir anlaşma olsa da Portia ona bilerek ve isteyerek yardım ediyordu. Ve her ne kadar inkar etse de şu sıralar Slytherin bir safkanın ona oldukça yardımı dokunabilirdi.
"İsme ne diyorsun?" Portia'nın sorusuyla beraber Milena ona döndü. "Ha?" Kızıl dudaklarını birbirine bastırışı ve gözlerini sıkıca yumuşuyla Portia'nın gerilen sinirleri Milena'nın duruşunu dikleştirmesini ve pişmanlıkla yutkunmasını sağladı. Ah, hayır. "Petrović, senin safında işler nasıl yürüyor bilemem ama ben işimi ciddiye alırım." Senkronize bir şekilde ahşap yüzeye vuran uzum tırnakları, verniğin üzerinde ışık oyunları yaratıyordu. "O yüzden şimdi gidip kendine bir kahve mi alıyorsun yoksa başından aşağı bir kova su mu döküyorsun bilemem, ama tüm dikkatin burada olmayacaksa, ben de olmayacağım."
Portia'nın keskin kelimeleri bir arının iğnesi gibi Milena'nın canını yakmış olsa da kızın yüzündeki donuk ifade dediği her kelimeyi harfi harfine uygulayacağını gösteriyordu. Milena bir özür mırıldandı ve kafasını iki yana salladı. "Sadece nereden başlayacağımı bilmiyorum. Bu işlerde iyi değilim." Portia'nın sinirle incelmiş kırmızı dudakları yavaşça eski halini alınca Milena bir fırçadan daha paçayı sıyırdığına sevindi. "Evet, belli oluyor." Derin bir nefes aldı. "Marguerite." Portia bu ismi sanki bir şarkı mırıldanıyormuşçasına telafuz etti. "İsimleri küçümseme Petrović, iyi bir başlangıç noktası olabilirler.
Ardından aklında dönüp duran tilkiler aniden bir av kestirmişçesine Portia'nın kaşları havaya kalktı, günlüğü eline aldı ve hızla sayfaları karıştırmaya başladı. "Marguerite evlendi mi? Hiç bahsetti mi birinden." Milena bir an boyunca düşündü, sonra hızla kafasını salladı. "Evet, bir safkanla. Ailesi ayarlamış. Hatta uzun bir süre Jen'in bu durumu nasıl karşılayacağından endişe etmiş. En azından öyle yazmış yani." Portia bakışlarını Milena'ya çıkarmadan ona cevap verdi. "Kiminle evlenmiş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalopsia, a delusion. marauders era!
Fanfictionmilena petrović gerçeklerin her zaman ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu biliyordu. fakat bunların bir gün dönüp dolaşıp onu bulacağını hiç düşünmemişti. 'the wraith, vol. 2' written by @truffautsfilm. fanfiction, harry potter. ...