Bellamy yavaşça gözlerini araladı. Neredeydi? Hatırladığı tek şey, testi geçtiğiydi. yatakta doğrulup etrafına baktı. Çatı katında bir odaydı ve perdesi açıktı. Karşıda bir ev daha bulunuyordu. Bellamy yaklaşıp kenardan baktığında oranın bir sokak olduğunu fark etti. Bomboş bir sokak. Sanki hiç bir şey yaşanmamış gibiydi. Dünyaya ilk indiklerinde duyduğu kuş cıvıltılarını duyamıyordu Bellamy. Düşünmeyi bırakıp odadan çıkmaya karar verdi. Odadaki duvara beyzbol sopasını eline aldı ve temkinli bir şekilde aşağı inmeye başladı. yan tarafında gördüğü kapı kapalıydı, açmalı mıydı?
evet.
Yavaşça kulpuna dokundu ve ittirdi. Odanın kapısı açıldığında sadece giysi dolabı gözüküyordu, odanın içine girdiğinde iseOctavia.
-Hey. Hey Octavia. Uyan.
-Bellamy? Neler oluyor?
-Çabuk kalk.
-Neden bahsediyorsun?
-Biz Dünyadayız. Hiç bir şey olmamış gibi. Octavia ben başardım.
Octavia hızla yataktan doğruldu ve etrafına göz attı. Ardından biricik abisine sarıldı.
-Aman tanrım. Sana güvenebileceğimi biliyordum. Diğerleri nerede?
-Bilmiyorum, ama eminim onlar da buradadırlar. Hadi yanlarına gidelim. Bu arada, evi tam dolaşmadım.
Octavia yataktan kalktı ve ikisi birlikte kapıya ilerlediler. Aşağı kattan gelen tıkırtıyla birbirlerine baktılar. Octavia odasından aldığı demir bir ayakkabı çekceğine tutundu, bellamy ise beyzbol sopasını tutuyordu.
Ama ne ile karşılaşacaklarının farkında değillerdi.
Kim mi demeliydim?
-K-kane?-Çocuklar?
Bellamy hızlıca Kane'e sarıldı, ayrıldıklarında Octavia sarıldı ve birbirlerini tekrar görmenin mutluluğunu yaşıyorlardı.
-Sizi gördüğüme ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz, gerçekten sizi çok özledim.
-Bir dakika. Sen- sen nasıl buradasın? ölmüştün. İndra senin uzay boşluğuna atıldığını söylemişti.
-Bilmiyorum, uyurken sadece gördüğüm tek şey insan ırkının başardığını söyleyen fısıltılardı. Biz, küllerimizden doğduk.
-Bu, ben.. Bellamy Lincoln'da yaşıyor mudur? Değil mi? Eğer- eğer ölen biri yaşıyorsa o da yaşıyordur değil mi? Onu bulmam gerek Bell.
-Buradayım, Octavia.
Lincoln'un sesini duyan Octavia ne yapacağını şaşırmıştı. Gerçekten karşısında mı duruyordu? Koşarak evine sarıldı Octavia, dayanağına. Bellamy onlara yaklaştı, Octavia ayrılırken karşısında duruyordu sadece. Bellamy ne diyeceğini bilemezken konuşmaya başladı.
-Seni gördüğüme sevindim kardeşim.
-Bende.
Birbirlerine kin beslemiyorlardı asla. Bellamy suçluluk duyuyordu sadece.
-Tamam hadi dışarı çıkıp etrafa bakalım, eminim birileri vardır. Her ne kadar sessiz dursa da bir şeyler var gibi.
-Bellamy asla olmaz. Dışarı çıkamayız orada ne olduğunu bile bilmiyoruz.
Octavia Kane'in sözlerine sinirlenmişti,
-Bizi de hiç birimizin bilmediğimiz yere göndermiştiniz, orada yaşamak zorunda olduğumuz gibi burada da yaşamak zorundayız. Dışarı çıkacağız. Mutfakta bıçak vardır eminim, birer tane alalım.
Bıçaklarını almışken Bellamy beyzbol sopasını bırakmamıştı. Kapıyı açıp dışarı çıktıklarında temkinlice etrafı kolaçan ettiler. Birkaç bina ilerlediklerinde duydukları tıkırtı ile eve yaklaştılar, bahçeye girdiklerinde Octavia en önde yürüyordu. Kapıya yaklaştığında zile basacaktı ki Bellamy elini tuttu.
-Bu iyi bir fikir olmayabilir.
- Umrumda değil. Diğerleri de burada olabilir.Octavia zile bastı.
kapıyı açan kişi.... bir daha onu göreceklerini hiç düşünmemişlerdi. Octavia sesi titrerken konuştu.
-Jasper?
ikili birbirine sarıldıklarında yaşadıkları duygu o kadar yoğundu ki....
-Bellamy.
-Sana 'may we meet again.' demiştim Jasper.
güldüklerinde birbirlerine sarıldı iki dost.
-Sadece sen mi varsın? başkaları yok mu?
-Hayır, var. burdalar. Hey, Monty!
-Aman tanrım çocuklar.
Monty gördüğü kişilerle şoka uğradı. Hayatını feda ettiği insanlar, yaşıyor olmaları. Maya, Harper ve Jordan da yanlarındaydı. Hep birlikte salonda oturmuş düşünüyorlardı.
-Yani, herkes yaşıyor?
-Jordan, sence yaşamıyorlar gibi mi??
-Ben sadece alışmış değilim...
-Biliyoruz, alışman zaman alacak. Ama sende hayatta kalansın. Arkadaşlarımızı bulacağız tamam mı?
Octavia konuşmaya girdi ve aklındakileri söylemeye başladı,
-Bence, az önce bizim yaptığımız gibi yapıp ev ev dolaşalım. Belli ki her ev dolu.
-Tamam o zaman, gidiyoruz.
————————————————————————
Herkes bir arada yürürken, sopalarını ve bıçaklarını indirmişlerdi. Aniden gelen ses ile herkes ileri doğru baktı. 4-5 ev kadar ileriden geliyordu ses. Bellamy'nin ağzından istemsizce bir isim çıktı
-Clarke.
-Bell, Dur. Bu o olmayabilir.
-Hatırlıyor musun Monty? Roan Clarke'ı kaçırdığında beni durdurmaya çalışmıştın. Bu sefer olmaz.
Bellamy koşarak Clarke'ın yanına gitti. Clarke, Murphy ile konuşurken arkasını döndü ve kim olduğuna baktı.
-B-bellamy?
Clarke bahçeden koşarak çıktı ve yolun ortasında parıldayan gözlerle ona bakan adama baktı. Boynuna atladığında Bellamy Clarke'ın belini kavramış sımsıkı tutuyordu.
-Burdasın gerçekten, değil mi?
-Burdayım, prenses.
————————————————————————finale son 2 :)
May we meet again.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're my family|Bellarke
Science Fiction-Clarke beni vurmayacaksın. -Evet haklısın. Aşık olduğum adamı öldüremem. Clarke, Bellamy'i öldüremedi.