Şarapnel-5; Kaçamamak

210 8 1
                                    

23 cevapsız arama...

Araf, ben otel odasından çekip gittiğimden beri iyice paronayaklaşmıştı. Her gün beni aramalarıyla uyandırıyordu. Hatta dün alarm kurmayı unutup okula gidemiyordum az kalsın, Araf uyandırdı yaklaşık 8 kez arayarak.

Mina'yla evden çıktık ve telefonumu cebime atıp kapıyı açtım. Arabaya bindiğimizde biraz kestireyim dedim ama Mina çenesini açtı. "Geçen gün Uras'yla yemeğe gittik. Bil bakalım ne oldu? Eski sevgililerinden biriyle daha karşılaştık..." Diye başlayıp okula gidene kadar o kıza sövüp durdu. Arabanın kapısını açıp çıktım ve o da kapıyı kilitleyince okula doğru yürümeye başladık. Uras'ın eski sevgilisinden bahsetmeye devam ediyordu taa ki Uras'ı görene kadar.

"Canım!" Diye seslenip yanımıza geldi Uras. Mina'yla sarıldıktan sonra bana döndü. "Ve baldız... Araf seni sorup duruyordu. Artık anlatmadığınız neler olduysa," dedi imayla.

"Ay, evet. O sabah geldiğinden beri konuşturmaya çalışıyorum ama ağzını bıçak açmıyor Simirna'nın." Dedi. Gerçekten ikisi tam birbirini bulmuş. İçeri girince saati gösterip derse az kaldığını belirttim ve el sallayarak kaçtım aralarından.

***

Araf okul kapısının önünde arabasına yaslanıp bekliyordu. Kafasını kaldırdı ve lanet olsun ki direkt beni gördü. Doğrulup bana doğru yürümeye başladığında yandaki kızların hayranlık nidaları uğultuyla bana geliyordu. Okul kapısından çıkıp sola doğru yürümeye başladım. "Simirna! Hey!" Diye seslenirken adımlarını iyice hızlandırmış, kolumdan tutup kendine çevirmişti. "Bir şans versen olmaz mı? Benden uzaklaşmaktan başka bir şey yapmıyorsun." Dedi yavaşça.

"Senden uzaklaştığım yok Araf. İlk gün Mina yüzündendi, diğeri senin centilmenliğin. Yarışta da tesadüfen karşılaştık ve oldu bir şeyler işte. Tekrar görüşmemiz için bir sebep göremiyorum." Dedim. Sesimin bu kadar soğuk çıkabildiğine ben de şaşırmıştım açıkçası.

"Var! Bir sebep var tabii ki!" Dedi ve içinden düşünmeye başladığına eminim. "Bunu sana söyleyip söylemeyeceğimden şüpheliydim aslında..." Külliyen yalan. Duraksayıp zaman kazanmaya çalışıyor. "Her ne kadar sen zorunluluk olarak görsen de benim için zevkliydi her şey. " İkna edilebilirdi; başka bir kız için. Normalde benim dibim düşüp "Ayy!" Falan demem lazım ama hayır.

"Aynı zevki başka bir kız da verebilir inan bana. Sadece bir süreliğine kadınları cinsel obje dışarısına çıkart yeter." Dedim sakince.

"Ama ben seni istiyorum!" Deyip yürümeye başladığım yolu tekrar kolumdan tutarak geri döndürdü. İddia için olduğunu bilmesem; inanır üzerine atlardım herhalde. Kolumu kurtarıp yürümeye devam ettim. O da sinirle yandaki duvara tekme atıp ters yöne yürümeye devam etti. Adım sesleri yavaşça azalıp kesildiğinde bir taksi çevirip evin adresini söyledim.

Eve giderken sahilin oradan geçtik ve sanki görüntüler zihnimde tekrar oynatılıyor gibi hissettim. Kafamı çevirip yolun diğer tarafına baktığımda küçük kızın elindeki kitabı sıkıca tutup sevinçle annesine sarılışını izledim. Ben de ilk kitabımı alınca böyleydim galiba. O zamanları hatırlamaya çalışırken taksi durdu. Teşekkür edip parayı verdim ve dışarı çıktım.

Eve girince Mina ve Uras koltukta ciddi bir şekilde oturmuş, bana dikkatle bakıyorlardı.

"Evet, dinliyoruz." Dedi Mina ve karşılarındaki tekli koltuğu gösterdi. Bıkkınca nefes alıp oturdum ve yumdum gözlerimi, açtım ağzımı.

"Vay be!" Diye bir tepki geldi Uras'tan. "Senin duymana şaşırdım. Bunun için üzgünüm Simirna. Araf birden iddia teklif etti ve ben de kabul etmiş bulundum. Ama emin olduğum bir şey var ki; Araf'ın sana karşı tutumu yalan değil. Her ne kadar inanması zor olsa da senden hoşlanmış olmalı." Dedi ve kahkaha attı. "Tekrardan vay be, Araf'a bak sen."

Uras'a güvendiğim için iddia olayını duyduğumu anlatmıştım. Gerçi, birkaç Çin işkencesiyle tehdit edip söylersen yapacağımı biliyorsun demiş olabilirim. İşimi garantiye almam lazım.

"Her neyse. Akşam rakı-balık mı yapsak?" Dedim umursamadan. Özlemiştim açıkçası.

Uras sanki bunu dememi bekliyormuş gibi, şaşırılacak bir şey değildi. En büyük zevkimizdir, Mina'yı elinden tutup kaldırdı. Anahtarı alınca kapıyı açtım ve onların da geçmesini bekleyip kapattım. Kapıyı kilitleyip anahtarı cebime attım ve Uras'ın arabasına bindim.

"Hala bu arabaya nasıl kıydığını anlayamıyorum Uras." Dedim gülerek.

"Ben de, ben de." Deyip direksiyonu okşadı. Mina değişik bir şekilde Uras'a bakınca kahkaha attım.

Salih abinin yerine iyice yaklaştığımızda Uras'ın telefonu çaldı. Araba sürdüğü için kapatmak yerine açması için Mina'ya vermişti. "Hayır Araf, Mina ben. Araba sürüyor da Uras. O yüzden benim açmamı istedi. Simirna rakı-balık yapalım dedi de, Salih abinin yerine gidiyoruz." Dediğinde kolunu sıktım. O ise dil çıkartıp konuşmaya devam etti. "Ne demek canım, çok isteriz gelmeni. Tabii tabii. Yeri biliyorsun zaten. Görüşürüz!" Deyip sırıtarak telefonu kapattı ve Uras'a verdi. Suratımı asıp gelene kadar tek kelime etmedim.

Her zamanki yerimize geçtiğimizde karşıdan Araf geldi. Ben ters tarafa oturup ne kadar başaramasam da göz göze gelmemeye çalışıyordum. Siparişler verildi ve biz masadaki sessizlikle beraber beklemeye başladık. Salih abi her zamanki hızıyla on dakikayı geçmeden balık ekmekleri masaya bıraktı ve garson da rakıyı getirince ben rakıları doldururken Araf'ın bardağına geldiğimde eliyle dur işareti yaptı. "Sek daha iyi olur."

Suyu masaya bırakıp ekmekten bir ısırık aldım. Onu çiğnerken Araf'ın sadece rakıyı içtiğini, balık ekmeğe elini bile sürmediğini fark ettim. Umursamayıp birkaç ısırık daha aldığımda ekmeğin içindeki buharın azaldığını gördüm. "Balık ekmek sıcak yenir, rakıyı biraz sonra da içersin. Soğumadan ye şunu." Dedim soğukça. İkiletmeden beni dinleyip bardağı bıraktı ve ekmeği eline alıp koca bir parça ısırdı. İzlemeyi bırakıp birkaç ısırık daha aldım. Neredeyse bitirmek üzereyken bir el, yanımdaki rakı şişesini aldı. Kafamı kaldırıp Araf'ın bardağına doldurup, tekrar yanıma şişeyi bırakışını izledim. Buruşmuş kağıdı görünce bu kadar çabuk bitirmesine şaşırmıştım açıkçası. Son ısırıklarımı da alırken şişenin yanımdan çekilip tekrar koyulması birkaç kez daha tekrarlandı.

Yarım saat geçip benim neredeyse, Araf'ın ise köküne kadar sarhoş olması Uras ve Mina'ya hiç sorun çıkartmamıştı ki, acil bir işlerinin olduğunu söyleyip gitmişlerdi. "İşte ondan sonra da adam yere yığıldı. Tabii, koskoca Araf Artemis. Karşımda duramaz haliyle." Diye saçmalamaya devam etti Araf. Ben de sanki pür dikkat dinliyormuşum gibi içmeye devam ettim. "... Adam da dövüşçüymüş meğersem. Yoksa, koskoca Araf Artemis'in karşısında nasıl kazanabilir ki? Değil mi?" Dedi ve hıçkırdı. Garson boş rakı şişesini alıp yerine yenisini getirince rakıları tazeledim. Artık sek vermiyordum, sarhoşluktan anlayamıyordu da zaten. "Araf Artemis'im ulan ben! Dedim sonra, korkudan götüm götüm kaçtılar..." Diye bir hikayeye daha başladı.

"Aslında bu dövüş hikayelerinden daha da ilginç bir şey var. Amerika'dayken ben..." Diye başladığında patlayacaktım resmen.

"Yeter Araf Artemis! Yeter! Hadi ben de sarhoş olmadan gidelim." Dedim ve kolundan tutarak kasaya yönlendirdim. Cebimden cüzdanı çıkartıp hesabı ödedim ve Araf'ı zorla arabasına götürüp yan koltuğuna oturttum. Ben de sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırınca müthiş hikayelerine devam etti.

"Amerika gerçekten rüyaların şehri. Ancak orada kötü insan olursan en büyük kabusun olabilir. Ben de oradayken kendimi asla affetmeyeceğim büyük bir hata yaptım." Dedi ve elini koltuğun yanına koyarak sıktı. Hızı eve çabuk gidebilmek için biraz daha arttırdım. "Küçük bir kızın hayallerini çaldım. Hayatını çaldım." Dedi ve biraz daha sıktı koltuğu.

Her ne kadar dinlemek istemesem de onu çok etkileyen ve önemli bir şey olduğunu anlamıştım. Yine de normal zamanda bunu birisine anlatamayacağını biliyordum. Bu yüzden olabildiğinde hızlı bir şekilde eve götürdüm. Dışarı çıkıp arabanın etrafından dolaştım ve Araf'ı da kolundan tutup eve götürdüm. Kapıyı açarken duvara yaslanmayı akıl edebilmişti. Eve sokup zorla koltuğa yatırdım. Yukarı çıkıp battaniye getirene kadar sızmıştı bile. "Bu böyle devam etmez umarım. İyi uykular."

ŞARAPNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin