Dün gece Jungkook ile konuştuğumdan beri sadece yatıyordum. Pekâlâ arada kalkıp ne giyeceğimide düşünüyordum fakat hepsinin sonu tekrardan yatağa yatmak ve düşünmekle sonlanıyordu. Garip hissediyordum, fazlasıyla garip. Jungkook'un bunu isteyerek yapmadığını düşünüyordum. Sadece ona kızdığımı düşündüğü ve bunu istemediği için yaptığını hissediyordum, çünkü bana bunu hissettiriyordu. Fakat bunun üstüne düşünmek istemiyordum. Ne zaman böyle düşünmeye başlasam yorgun hissediyordum. Sıkıcı ve yorgun bir insana dönüşüyordum. Bu yüzden buna son vererek yattığım yerden kalkmış ve mutfağa ilerlemiştim. Belki de ona kurabiye yapmalıydım?
Yapmalı mıydım?
Garip bir şekilde bir süre düşündükten sonra en sonunda yapmaya karar vermem ile birlikte kendimi mutfakta bulmuştum. Tüm malzemeleri hazırladıktan sonra gerekenleri yapmış ve kurabiyeleri teker teker tepsiye dizmiştim. Gülümseyerek tepsiyi fırına verdikten sonra kapağını kapatmış ve bir süre içeride öylece duran kurabiyeleri izledikten sonra geri çekilerek yere çökmüştüm. Telefonumdan saati kontrol ettikten sonra karnıma kadar çektiğim dizlerime başımı yaslamış ve öylece beklemeye başlamıştım. Jungkook'un arkadaşlarıyla olmak nasıl hissettirecek merak ediyordum.
Bunu gerçekten istiyor muydum?
Bir şeylerin düzgün gitmeyeceğini hissediyordum. Hatta öyle ki bunu biliyordum. Fakat belki ilk defa bir şeyler yolunda giderdi? Bilmiyorum. Onunla eğlenmek istiyorum, bunu gerçekten çok istiyorum ama aynı zamanda onun beni bir arkadaşı olarak görmediğini biliyorum.
Bir süre daha yerde oturduktan sonra tekrardan saati kontrol edip ayağa kalkmış ve kurabiyeleri fırından çıkarmak için fırını kapatmıştım. Elime geçirdiğim eldiven ile tepsiyi kendime doğru çekerken bileğimde hissettiğim sıcaklık ile bağırarak hızla elimi çekmiş ve tepsiyi bırakmıştım. Gözlerimi açtığımda kıpkırmızı olan bileğime bakarken kaşlarım çatılmıştı. Bileğimi soğuk suyun altına tutarken bembeyaz tenimde kıpkırmızı bir şekilde sırıtan yanık izine bakıyordum. Kesinlikle güzel görünmüyordu. Çilek yiyen bir bebeğin ağzının kenarları gibi görünüyordu. Bileğimin acısına rağmen tüm kurabiyeleri sevimli bir kutunun içine koyduktan sonra kapağını kapatmış ve masanın üstüne bırakmıştım, bu sürede saat yeterince geç olmuştu.
Dolabımdan çıkardığım pantolonu ve tişörtü üzerime geçirdikten sonra kemerimi takmış ve tişörtümü pantolonun içine sıkıştırmıştım. Saçlarımı elimle taradıktan sonra telefonumu cebime atarak hızla aşağıya inmiştim. Mutfak tezgahının üzerine bıraktığım kurabiye kutusunu elime alarak hızla kapıya ilerlemiştim. Sonunda evden çıkabildiğimde tek düşündüğüm Jungkook'un evini bulabilmekti. Bildiğim ve hatırladığım tek şey tanıştığımız gün bana anlattığı kadarıyla sınırlıydı. Bu yüzden kaybolmaktan ya da evi bulamamaktan korkuyordum.
Aklımdaki adrese geldiğimde yanan ışıkları bir süre incelemiş ve eve ilerlemeye başlamıştım. Pekâlâ, doğrusu eğer burası Jungkook'un eviyse o gerçekten fazla şanslıydı. Çünkü bu ev, yaşadığım sokaktan bile daha büyük olabilirdi.
Kapıyı sakin bir ritimle çaldıktan sonra kurabiye kutusuna bakmış ve yutkunmuştum. Cidden, neden bu kurabiyeleri yapmıştım? Aptal gibi göründüğümden adım gibi emindim ve bu beni çok utandırıyor, yanaklarımın yanmasına neden oluyordu. Bu da yetmezmiş gibi kurabiye yapmamın saçma ve utanç verici bir hareket olduğunu onun evinin önüne geldiğimde yeni yeni fark edebiliyordum.
Kapı aralandığında yerdeki bakışlarımı kaldırarak karşımda duran yabancı ve turuncu saçlı adama bakmaya başlamıştım. Çatık kaşlarıyla bana bakarken tüm bedenimi süzüyor, daha sonra tekrardan yüzümü inceliyordu. Yutkunarak gözlerine baktıktan sonra bir adım geri giderek dudaklarımı aralamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
caught in a lie, yoonmin
Fanfictionmin yoongi, yeni tanıştığı jungkook'a yazdığını düşünerek abisi park jimin'e mesaj atar. yoonmin ៹ texting + düzyazı.