o gece hangi ara uykuya daldığımı asla hatırlamıyordum. tek hatırladığım jimin'i yanıma çağırdıktan sonra gözlerimin bir anda nasıl ağırlaştığıydı. uzun bir aradan sonra çektiğim en huzurlu uykuydu belki de. tuhaf rüyalar ya da beni korkutan diğer tüm etkenler bir anda yok oluvermişti o gece.
uyandığımda jimin yanımda yoktu. belki de kahvaltı hazırlamak için aşağıya inmişti.
fakat yine de keşke ondan önce uyansaydım diye düşünmeden de edemiyordum, çünkü bu sayede onu daha fazla izleyebilirdim.
huzursuzca yattığım yerden kalkıp uyurken kıvrılıp durduğunu hatırladığım tişörtümü düzeltmiştim. hemen ardından da jimin'in yatağını toplayıp aşağıya inmek için kapıya doğru yürümeye başladım sakince. kapıyı açıp merdivenlere yaklaştığım sırada aşağıdan duyduğum tanıdık sesler ile gülerek hızla merdivenleri inmiştim. jimin'in uyurken giymem için verdiği kıyafetin paçaları ayaklarıma takılıp duruyordu ama umursamıyordum.
merdivenlerden düşsem en fazla bayılırdım herhalde?
"hoseok hyuuung!" mutfağa girdiğim an beni görer görmez gülüşü genişleyen hoseok'a doğru koşup kollarımı boynuna dolamıştım. "e ben ne olacağım?" hoseok'un arkasında öylece duran namjoon'u görünce gülüşüm daha da genişlemişti. hoseok'un yanına geçtiği sırada bir kolumu namjoon hyung'a, diğer kolumu ise hoseok hyung'a dolamıştım. "sizi çok özledim!" ikisinin de gülüşü kulaklarıma doluyordu. "yoongi abartmıyor musun biraz ya, birkaç gündür görmedin bizi sadece." namjoon'un söylediği şey ile hoseok onu biraz pataklamış ardından bana dönmüştü. "çocuk özlemiş bizi demek ki, illa bozacaksın havayı değil mi?" kollarımı yavaşça ikisinden de çekmiştim gülerek.
evet namjoon doğru söylüyordu, onları en son göreli sadece birkaç gün olmuştu ama yine de onları özlemiştim.
arkamda kalan jimin'e döndüğümde bir şeyler pişirmekle meşguldü. ona bir şey demeden hyungların yanına gitmek bir an için kötü bir şey yapmışım gibi hissettirmişti.
sessizce jimin'in yanına yaklaşıp yaptığı pankeklere bakmıştım. "günaydın, hyung." göz ucuyla kısa bir süreliğine bana bakıp gülümsemişti. "günaydın yoongi. iyi uyudun mu?" sorduğu soru ile hızla başımı sallamıştım. "tabii ki de! çok güzel uyudum hyung." boştaki eli ile zaten dağınık olan saçlarımı biraz da kendisi karıştırmıştı.
"uyurken bana sarılmaya çalışıp durdun." söyledi şey ile utanç ve şaşkınlık içinde başımı eğmiştim. "ne?"
hoseok hyung ne konuştuğumuzu duymuş olacak ki bir anda gülmeye başlamıştı. "siz beraber mi uyudunuz?"
"hayır tabii ki d-"
jimin sözümü bölerek lafa atlamış ve onu onaylamıştı. güzel bir kahvaltı hazırlıyordu ve aynı zamanda beni utandırmayı da unutmuyordu. gerçekten buradaki herkesin gece aynı yatakta uyuduğumuzu bilmesine ihtiyacı var mıydı?
"oh, o kadar yakınsınız yani?"
"elbette yakınız?" jimin'in cevabı ile herkes sessizce kıkırdayıp masaya geçmişti. gözlerimi kaçırarak ben de masaya oturmuştum. "bu kahvaltı pek kore kahvaltısına benzemiyor." jimin hyung beni onaylayarak tabağıma bir sürü pankek bıraktı. inanılmaz lezzetli kokuyordu, ve biraz da şekerli. "kızarmış pilav ya da erişte yemekten sıkılmışsınızdır diye düşündüğüm için daha farklı bir şeyler hazırladım." gülümseyerek ona bakmıştım. bu kadar düşünceli bir insan olması beni mutlu ediyordu.
herkes sessizce yemeğini yerken masadaki eksikliği fark ederek jimin'e dönmüştüm. kulağına yaklaşarak sessizce fısıldadım. "jungkook ve taehyung bizimle yemiyor mu?" beni duymak için kafasını eğmişti o da. sorduğum soru ile kafasını iki yana sallayıp fısıldayarak karşılık verdi. "rahatsız olacağını düşündüğüm için çağırmadım. hem zaten onların bu saatte uyanık olduğunu düşünmüyorum. onlarında bu masada olmasını mı isterdin ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
caught in a lie, yoonmin
Fanfictionmin yoongi, yeni tanıştığı jungkook'a yazdığını düşünerek abisi park jimin'e mesaj atar. yoonmin ៹ texting + düzyazı.