"jimin çekil şuradan, yoongi geldi." kapının ardında içeriden gelen sesler ile kafamı sallayarak gülümsemiştim. kapı açılır açılmaz hoseok hyung öne geçmeye çalıştığı için jimin arkada kalmış bana bakıyordu. hoseok hyung kollarını hızla bana doladığında gülümseyerek ben de ona sarılmıştım.
"siz hangi ara bu kadar kaynaştınız?" jimin'in gözlerini devirerek sorduğu soruya kıkırdamıştım. hoseok hyung kollarını yavaşça geri çektiğinde hâlâ daha gülümsüyordum. kapının önünden çekildiklerinle yavaş adımlarla içeriye girdim. hoseok hyung çoktan merdivenlerden çıkarken ben jimin'e bakmıştım. elimi tutarak birkaç adım gerisinde kalmamı sağladığında ne yapmaya çalıştığını anlayarak gülümsemiş ve ona dönmüştüm. ikimizi merdivenlerden çıkartırken sırtını izliyordum. birçok kapı olduğu için arkamı dönüp onlara bakarken jimin duraksamıştı.
"jungkook'un odası orada değil yoongi." şaşkınca ona bakarken kaşlarımı çatmış ve başımı eğmiştim. "ona bakmadım."
"ona baktığını biliyorum." elimi yavaşça elinden çekerken tekrardan başımı kaldırdım. "ona bakmadım hyung." neden şimdi bu konuyu açtığını bilmiyordum. bir şey demeden odaya girdiğinde onu takip etmiş ve arkasından ben de girmiştim. hoseok ve namjoon oyun oynadığı için pek bir şey dememiş, namjoon ayağa kalkıp bana sıkıca sarıldıktan sonra selam verip önüne dönmüştü. jimin kendini yatağa attıktan sonra telefonuna uzanmıştı. nereye oturacağımı bilemediğim için ayakta kalırken jimin'e bakmıştım. "gelsene yanıma." bunu bekliyormuş gibi dolaşıp yatağın diğer tarafına oturduğumda ona döndüm. kulağına doğru yaklaşıp sessiz bir şekilde konuşmuştum
"neden jungkook'un odasına baktığımı düşündün?" çatık kaşlarıyla ne dediğimi dinlerken bana dönmüştü. "bunu mu düşünüyorsun yoongi." fısıldayarak konuştuğunda tekrardan hızla kulağına uzanmıştım. "hyung'a güveniyorum."
"seni ondan uzak tutacağımı söyledim." söylediğine gülerek başımı salladım. "biliyorum, sadece-"
"korktun? şimdi buradayım." kolunu omzuma atarak beni kendine çektiğinde yine gülümsemiştim. "hyung ciddi bir insana dönüştüğünde korkuyorum." kısık sesle konuşmama rağmen hoseok ve namjoon gülerek bana bakmaya başlamıştı. "kesinlikle haklı. jimin ciddi birine dönüştüğünde sadece kaçmak istiyorum."
jimin gülerek ona bakmıştı. "kafanda bu izlenimi bıraktığım için o kadar mutlu oldum ki namjoon." namjoon jimin'i taklit ederek önüne döndüğünde sesli bir şekilde gülüyordum. yerde gördüğüm hareketlilik ile bakışlarımı çevirirken şaşkınca yattığım yerde doğrulmuştum. "bu ne!"
küçük adımlarla yürüyen kedinin varlığını yeni yeni fark ederken yere eğilmiş ve onu kucağıma almıştım. "hoseok'un kedisi. senin bakacağın kedi yani." tekrardan yatağa otururken kucağımdaki kediyi göğsüme yaslamış ve karnını okşamıştım.
"aslında jimin'e teklif etmiştim ama beyefendi o kadar meşgul ki hemen senin adını verdi." kedinin gözleri kapanırken hoseok hyung'a bakmıştım. "jimin hyung'un ne işi var?"
"birileriyle işi varmış falan."
"hoseok, hoseok.. maça dönsene sen." hoseok'un yarım kalan cümlesi ile jimin'e doğru baktım. o da doğrudan bana baktığı için garip bir şekilde gülümsediğinde tebessüm etmiş ve önüme dönmüştüm.
doğrusu sanırım görüştüğü bir kız vardı ve bunu garip karşılamak çok garip olurdu çünkü yetişkin bir insandı ve,
ve.
kucağımdaki kediyi onu uyandırmamaya özen göstererek yatağın üzerine yatırırken bir süre onu izlemiştim. bir süre sonra herkes oyundan kalkarken aşağıda yemek yemeyi teklif ettiklerinde görev jimin hyung'un üzerine kalmıştı. ayağa kalktığında ben de ona uyarak ayağa kalkmıştım ve birlikte odadan çıkmıştık. ben hızla jimin hyung'un arkasına geçerken o da beni bekliyormuş gibi birden yürümeye başladığında onu takip etmiştim. "bensiz duramıyorsun değil mi?" bana dönmeden sorduğu soruya karşılık gözlerimi devirmiştim. "duramıyorum." sessiz bir şekilde güldüğünü duyduğumda yanaklarımı şişirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
caught in a lie, yoonmin
Fanfictionmin yoongi, yeni tanıştığı jungkook'a yazdığını düşünerek abisi park jimin'e mesaj atar. yoonmin ៹ texting + düzyazı.