13

1K 82 56
                                    


Türkiye yorgun bir şekilde yurdun kapısını açtı. Bı süredir yurtta değildi, ülkesinde olan depremler yüzünden geri dönmesi gerekmişti. Şimdi ise yurta geri dönmüştü.

Türkiye kapıyı açtığı gibi Kanada'yı gördü, büyük olasılık tam o da dışarı çıkmak üzereydi. Kanada Türkiye'yi gördüğü için şaşkın gözüküyordu.

Türkiye son zamanlarda Kanada ile arası iyi olduğu için ona gülümseyip baş selamı verdi. Ama Kanada yüzüne sinirli bir ifade oturtup Türkiye'ye omuz atarak kapıdan çıktı.

Türkiye Kanada'nın bu hareketine anlam verememişti. Şu sıralar onla arası iyiydi, bir sorun yoktu peki neden böyle davranmıştı? Türkiye belki Kanada kötü günündedir diye düşündü, sonra özür diler ve barışırlardı.

Türkiye kapıyı kapatıp içeri girdi çantasını bir kenara atıp salona yöneldi.

Salonun içerisine doğru ilerlediğinde pek çok kişi ona dönmüştü. Ona bakmaları normaldi ama yüz ifadeleri değişikti sanki ona bir şey anlatmaya çalışıyormuş gibi.

Türkiye camdan dışarı baktı, yağmur yağmadan önce eve ulaştığı için seviniyordu.

Türkiye daha da çok ilerleyip koltuğa oturacakken bir kadın sesi onu durdurdu.

"Sakın yaklaşma"

Türkiye afalladı, koltuğa oturmaktan vaz geçti.

"Neden?"

"Cam kırıldı, ayağına batabilir"
Koltuğun yanına eğilmiş, gözükmeyen Güney Kore kafasını kaldırıp Türkiye'ye baktı. Yüzü şefkat ve sinir doluydu. Sanki bir şey için Türkiye'yi suçlarken onun suçsuz olduğunu bildiği için kendisine kızıyordu.

Türkiye Güney Kore'nin ellerine baktı. Birer eldiven giymişti, büyük olasılık yerdeki canları toplama işi ona kalmıştı.

"Nasıl kırıldı? Bir kaza mı oldu?"

Kuzey Kore etrafındaki insanlara baktı, bir şey diyemedi.

"Bir tartışma yaşandı"

Herkes merdivenlerden inen İngiltere'ye baktı. İngiltere sanki buraya apar topar gelmiş gibi günlük kıyafetler içindeydi, sonuçta bu gün pazardı.

Türkiye, İngiltere'nin sadece ona bakmakta olduğunu fark etti. Ona sinir ve iğrenirmiş gibi bakıyordu.

"Kimle kim kavga etti?"

"Bilmiyormuş gibi konuşma!"
Hızla koltukta oturan Sudi Arabistan, Türkiye'ye çıkıştı. Türkiye bunlara anlam veremiyordu, herkes ona bakıyor, herkes onu suçluyordu. Yoksa kavganın konusu kendisi miydi?

İngiltere göz devirip Türkiye'nin yanından geçip kapıya doğru yöneldi. Bu sayede Türkiye İngiltere'nin sırtında olan siyah çantayı ve çok tanıdık gelen kayak takımını fark etti.

Bu kayak takımının Türkiye'ye tanıdık gelmesi normaldi sonuçta o kayak takımı ile acı verici bir deneyimi olmuştu.

Türkiye düşündü "eğer İngiltere Kanada'nın kayak takımını taşıyorsa, öbür çantada da Kanada'nın diğer eşyaları olmalı. Ama neden Kanada buradan gidiyor ve ayrıca İngiltere'yi buraya getirebilecek kadar önemli nasıl bir olay yaşandı?"

İngiltere aynı Kanada gibi arkasına bakmadan kapıdan çıkıp gitti. Türkiye hala şaşkındı, Güney Kore'ye geri döndü çünkü şu an ona doğru düzgün bir açıklama yapacak tek kişi oydu.

Güney Kore derin bir nefes verdi, her şeyi anlatmanın zamanı gelmiş olduğunu anlamıştı.

Yerden ayağı kalkıp kırılan camları koyduğu poşetin ağzını düğüm atarak kapattı.

Sanki nerden başlaması gerektiğini düşünüyormuş gibiydi. En sonunda tekrardan Türkiye ile göz teması kurdu.

"Sen burda yokken bir şey oldu"

Türkiye bunu anlamıştı zaten. Sabırla devamını bekledi.

Güney Kore arka cebinden telefonunu çıkarıp bir şeyler yapıp Türkiye'ye uzattı. Türkiye telefonu nazikçe alıp fotoğrafa baktı.

Az kalsın telefonu düşünüyordu, elleri titremekteydi. Biraz kendini sakinleştirmeye çalıştı. Her şeyi anlamış sayılırdı. Bu onun için bir felaketti. Bu okul olayını belki yeni müttefikler edinir, bir şeyler öğrenir diye kabul etmişti şimdi herkese özellikle ailesine, halkına vermesi gereken bir hesap vardı.

"Senin ve Amerika'nın fotoğrafı internette paylaşıldı, kim paylaştı bilmiyoruz ama dedikodular aldı başını ilerledi, senin Amerika'nın sevgilisi olduğun konuşuluyor"

O fotoğraf Amerika'nın Türkiye'yi sırtında taşıdı zaman çekilmişti. Şu an Türkiye fotoğrafı kimin çektiği ile ilgilenmiyordu, sanki o an dünyada sadece o ikisi var gibi hissetmişti ama şimdi dünya o ikisi için küçüktü.

"Anladığım kadarıyla Kanada dedikoduyu öğrenince Amerika'nın yanına gitti"

Biraz durdu. "Salondaydım o an. İkisi beraber salona girdiler tartışıyorlardı. Kanada sürekli bunu yapamazsın bu bizim için iyi değil, sen gay bile değilsin, olamazsın. Diye bağırıyordu. Amerika ise bu seni ilgilendirmez, bu benim tercihim diyordu.

En sonunda kavga daha da şiddetlendi. O ara Rusya sesleri duyup salona gelmişti, kavgayı görünce ayırmaya kalkıştı ama Kanada senin hakkında..." yeniden durdu, belkide kelimeyi söylemeye terbiyesi izin vermiyordu "Kötü bir söz söyledi. Amerika sinirle ilk eline geçen şeyi yere fırlattı, seken cam Rusya'ya geldi"

Türkiye şaşkınlıkla dinliyordu. "Rusya iyi mi?"

"Evet iyi merak etme, yukarıda çin pansuman yapmasına yardımcı oluyor"

Kore bu küçük detayı verdikten sonra devam etti. "Kanada Amerika'nın bu kadar sinirlenmesine şaşırıp durakladı bu sırada Amerika hızla kapıdan çıkıp gitti."

"Burda çalışan yaşlı kadın ise kavga yüzünden İngiltere'yi aramayı uygun gördü"

Türkiye tamamen anlamıştı. İngiltere, Kanada'yı götürmüştü. Kanada'nın o davranışı.

Türkiye sinirle ellerini saçlarına attı. Ne yapacağını bilemiyordu. Yere çömeldi.

Güney Kore, Türkiye'nin bu çöküşünü görünce onun için üzüldü. Ülkesi eşcinselliği savunmuyordu, Türkiye bu dedikodular üzerine nasıl bir açıklama yapacaktı. Ya gerçekten Türkiye ve Amerika birbirlerinden hoşlanıyorsa şimdi nasıl devam edeceklerdi.

Güney Kore, Türkiye'nin yanına eğilip elini sırtına koydu ama Türkiye hızla geri kalkıp kapıdan çıkıp gitti.

Bütün hafta boyunca performans ödevim üzerinde çalıştım, iğrençti amaaaa güzel bir diziye başladım ve bitirdim :( şu an canım çok sıkılıyor dizi/film öneriniz var mı?

Bu arada geç olsada yeni yılınızı kutlarım. Umarım sağlıklı, güzel bir yıl geçirirsiniz.

CountryhumanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin