Jaymes Young - Moondust
Türkiye hocasının ona seslenmesi ile ayağı kalktı. Dün gece izlediği korku filmi yüzünden pek uyuyamamıştı. Film gerçekten onu bayağı derinden etkilemişti.
"Türkiye bizi dinliyor musun?"
"Evet hocam" bu kesinlikle bir yalandı. Hocanın dersin başından beri ne dediğini kesinlikle dinlememişti onun yerine camdan dışarı bakmış, biraz uyumuş, birazda resim çizmişti.
Azar işitmeden dersi bitirmek için aklında bir plan kurdu. Az kelime, kesin olmayan cevaplar, basit cümleler.
"Ohh, o zaman seni ödev için kimle eşleştirdiğimi biliyor olmalısın"
"Evet tabiki hocam" Türkiye sorar gözler ile etrafına baktı. Bir kaç kişi ona ve Kanada'ya bakıyordu. Kanada ise gözleri ile ona bir şey anlatmak istiyormuş gibiydi.
"Beni Kanada ile eşleştirdiniz hocam"
Sınıfın en önündeki masada oturan adam beğenmemiş bir şekilde Türkiye'yi süzdü. Türkiye'nin cevap verememesini bekliyordu böylelikle yerin dibine girecekti.
Öğretmen sırıtarak Türkiye'ye baktı, bir anlık hızla bir cümle söyledi.
"Dersi dinlemeyen 'Ne' desin"Türkiye anlık bir cevap ile "Ne?" dedi.
Hoca sinsice gülümsedi. "Tenefüste yanıma gel ceza vereceğim"
Türkiye sırasına sinirle geri oturdu. Her zaman Türkiye çocuk sevmeyen, hoşgörülü olmayan insanların neden öğretmen olduğunu merak etmişti. Öğretmenler, gençlerin bu zor zamanlarında yanlarında olmaları gerekirken gençler onlar yüzünden kendilerini yetersiz görüyor, aşağılanmayı tadıyor, sters yaşıyor ve en güzel zamanlarında boğulma hissiniyle tanışıyorlardı. Tabi bu her öğretmen için geçerli değildi ve bütün suç öğretmenlerin de değildi. Öğrenciler, hocalarına saygısızlıkta bulunuyor, tek bir yanlış yapsalar nefret duyuyorlardı. Gerçekten bize bir şey öğretmek isteyen insanları çabuk yargılıyor, beğenmiyorduk. Oysaki öğretmenlik en önemli mesleklerden biriydi. Bir insanın yaşamına izler bırakırdın eğer iyi izler bırakırsan sonsuza kadar iyi hatırlanırdın veya kötü izler bırakarak "okul hayatım bu yüzden kötü geçti" konu başlıklı konuşmalarda adın anılırdı sadece.
Türkiye teneffüs zili ile ayağı kalktı ve hocanın yanına gitti. Öğretmen çantasına bilgisayarını koyuyordu Türkiye'yi görünce bilgisayar çantasının yanındaki bölmeden bir kaç A4 kağıdı çıkardı.
"Burda bazı kağıtlar var 3/B sınıfına ve 1/C sınıfındaki kişilere kağıtların üzerindeki adlara göre sahiplerine teslim et" Bunu normal insanların lisesi olarak düşünseydik 3/B muhtemelen 11/B olurdu, 1/C ise 9/C.
"Peki hocam"
Türkiye gitmek üzereyken adam bir cümle kadar daha kurdu. "Alınma Türkiye kötü bir niyetim yok, latife ediyorum. Boşa konuşmuş gibi hissetmek insanı gereksiz hissettiriyor ama sen gerçekten dersimi dinlemişsin, sonda yaptığımı zaten şakasına yaptım. Darılma"
Türkiye sempatik bir şekilde gülümsedi "peki hocam"
Türkiye ordan uzaklaştı, dersi dinlemediği ve bı anlık şans ile azar işitmediği için kendini şanslı hissederken şimdi kendinden utanıyordu.
Derim bir nefes aldı ve merdivenlerden çıkmaya devam etti. Bir andan da elindeki 5 kağıttaki isimlere bakıyordu.
-Güney Kore
-Kuzey Kore
-Amerika
-Rusya
-JaponyaTürkiye sınıf kapısına gelince sakince kapıyı tıklatıp içeri girdi. Sınıfta yaklaşık 4 kişi vardı Güney Kore'de onlardan biriydi.
Güney Kore, Türkiye ile göz göze gelince gülümseyerek selam verdi. Türkiye Güney Kore'nin yanına gitti.
"Hocamız bu kağıdı sana vermemi istedi"
Güney Kore nazikçe kağıdı aldı elinde kırmızı bir oje vardı, aslında beyaz etek, beyaz ve kırmızı renkli kazağı ile güzel durmuştu. Bu kız modadan anlıyordu.
Güney Kore diğer kağıtları göstererek "bunlar kimin?"
"Kuzey Kore, Amerika, Japonya ve Rusya"
Güney Kore "hmm"lamak ile yetindi. Bahsettiklerinin çoğu Güney Kore ile arkadaş oldukları söylenemezdi.
"Nerde olduklarını biliyor olabilir misin?"
Güney Kore biraz düşündü "Kuzey Kore büyük olasılık çatıda, Amerika ve Japonya nerde bilmiyorum ama büyük olasılık bı tanesini bulunca öbürsünüde bulmuş olacaksın, Rusya tuvalette olabilir"
Türkiye hem başı hemde sözlü bir teşekkürlerrr edip ve okul çıkışı Güney Kore ile yürüme sözü verdikten sonra sınıftan ayrıldı.
Ama aklına bir şey takılmıştı "Amerika ve Japonya nerde bilmiyorum ama büyük olasılık bı tanesini bulunca öbürsünü de bulmuş olacaksın" derken neyi kast ediyordu? Japonya ve Amerika beraber miydi?
En yakın yer tuvalet olduğu için Türkiye, Rusya'nın yanına gitmeyi seçti.
Türkiye tuvalete girdi içerisi çok aydınlık değildi. Tuvalet kapıları kapalıydı etrafta birisi yoktu. Türkiye kapılara vurmak yerine beklemeyi seçti.
Beklerken Türkiye tuvaletteki küçük aynalarda kendine baktı. Giyinirken Güney Kore'nin aksine çok özenmemişti, yakışıklı olmak yerine rahat giyinmeyi tercih ederdi. Altında normal kot bir pantalon ve üzerinde beyaz bir sweatshirt vardı.
Türkiye kısaca hemen saçını düzeltti. Çok uzun olamasada boynundan 4 parmak üstte kalan saçları vardı. Uzun saç ona yakıştığı söylendiği (Kuzey Kıbrıs tarafından) için çok uzun olmadan saç bırakmaya karar vermişti.
Kapının açılma sesi ile Türkiye elini saçından çekti. Bu Rusya idi. Rusya, Türkiye'ye bakmayarak lavaboya yaklaştı
Türkiye, Rusya'nın kağıdını sayfaların en altından alıp tuttu.
"Saçın böyle uzun daha güzle gözüküyor"
Türkiye gözlerini kağıttan kaldırdı. Rusya birisi ile konuşmuştu, Türkiye etrafına baktı kimse yoktu. Türkiye en sonunda Rusya'nın kimle konuştuğunu anlayarak bir elini saçına attı.
"Teşekkürler" Ama sorun şuydu ki ne zaman Rusya onu kısa saçlı görmüştü ki? Türkiye şimdilik bu soruları boş verdi.
Rusya elini yıkandıktan sonra elini üzerine sildi ve Türkiye'ye döndü. Türkiye hızlıca Rusya'ya kağıdı uzattı, Rusya kısa bir duraksamadan sonra kağıdı eline aldı ve göz gezdirdi.
"Şey hocamız bu kağıdı sana vermemi istedi"
Rusya kafasını salladı. Türkiye biraz orda durdu Rusya ile beraber.
Rusya ani bir hakaret ile Türkiye'yi kendine çekti. Türkiye, Rusya'ya çarpmamak için kendini durdurmak zorunda kaldı. Türkiye anlamsız bakışlar ile Rusya'ya baktı ama Rusya gözlerini bi yere odaklamıştı. Türkiye onun gözlerini takip edip arkasındaki kişiye baktığını gördü.
Türkiye olayı anlamıştı. Türkiye'nin arkasından birisi geçiyordu ve Rusya bunu görmüş o adam Türkiye'ye çarpmasın diye onu kendine çekmişti.
Türkiye, adam arkasında geçtikten sonra Rusya'dan uzaklaştı. "Teşekkürler" dedi ve "Sorun değil" diye bir cevap aldı.
Rusya gitmeden önce Türkiye'nin üzerindeki sweatshirt'ün üzerindeki bağcıklara dokundu ve Türkiye'nin yanından çekip gitti.
Türkiye tuhaf hissetmişti. Rusya'nın onu çekmesi sanki normal arkadaşların veya insanların yapmayacağı birşeydi.
Türkiye kafasını iki yana salladı ve bu düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştı.
Rusya'yı her gördüğünde o farklı kişiliklere bürünmüş oluyordu. O günkü gibi sevecen, konuşkan veya soğuk yada onu görmezden gelen.
Türkiye bunları boş verdi ve bir diğer kağıt sahibinin yanına yürümeye başladı.
Vallah kendimi Ruskey'e dönmemek için zor tutuyorum, belkide dönerim bilen bilir kararsız bir insanım sonuçta. Siz hangi shipi tercih ediyorsunuz?