t h r e e

523 38 17
                                    

Ayşegül provaya geç kalacağını anladığında adımlarını hızlandırdı.
Neredeyse beş dakika kala BKM'den içeri girdiğinde derin bir oh çekse bile içerisini hala çok iyi bilmediği için adımlarını yavaşlatmadı.

Seçmelerin üstünden bir hafta geçmiş, artık ekiple yavaş yavaş tanışıyorlardı.
Arada başkaları da ekleniyordu, ekip çok kalabalık olacağa benziyordu.
Ayşegül henüz hepsiyle tanışamamıştı, çünkü ekip toparlanana kadar grup grup çalışıyorlardı.

Kulise girdiğinde içeride sadece tek kişi vardı.
Ozan koltukta oturmuş, kulaklığını takıp müzik dinliyordu.
Ayşegül'ün içeri girdiğini fark eden Ozan kulaklıklarını çıkardı.

Ayşegül Ozan'ı sadece bir kere oynarken görmüştü.
Normal halinden hiç eser yoktu, oynarken adeta kendisinin tersine, neşeli birine dönüşüyordu.
Ama oynamadığı zamanlarda suratsız haline geri dönüyordu.

"Günaydın."
Bu yüzden Ozan ona seslendiğinde şaşırmıştı.

Çantasını bırakırken ona dönüp gülümseyerek karşılık verdi.
"Günaydın."

Ozan telefonu ve kulaklığını ceketinin cebine koyup ayağa kalktı.
Ona doğru gelirken konuştu.

"Hiç tanışamadık, ben Ozan."

Ayşegül tekrar gülümseyerek cevap verdi.
"Seçmelerde duymuştum adını."

Ozan gülümsemese de ufaktan dudakları kıvrılmıştı.
"Biliyorum, ama ben senin adını duymamıştım."

Ayşegül kısa bir kahkaha attı.
"Güzel taktik! Ayşegül ben."

"Memnun oldum." deyip hafifçe başını eğdi Ozan.

Diğerleri de kulise gelmeye başlarken gözden kayboldu.

Fatma yanına gelip çantasını bıraktı.
"Tanıştın mı esmer çocukla?"

"Çocuğun adını biliyoruz niye isim takıyorsun?"

"Ne kadar esmer olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Adam full esmer, extra esmer, çok esmer, baya esme-

"Ay Fatma tamam! Anladık."

"Ne kızıyorsun be! Tamam. Ee ne konuştunuz?"

"Tanıştık sadece."

"Hanginiz attı ilk adımı?"

"Sence?"

"Sen atmışsındır eziksin sen."

Ayşegül Fatma'nın koluna vurduğunda Fatma'nın offlayışı kulistekilerin de dikkatini çekti.

"Ya kızım elin ağır diye bu vurmalarına karşılık veremiyorum ama bir gün fena oturtacağım seni yere!"

"Hangi gün canım o?"

"Bilmem karar veremedim henüz."

Ayşegül kahkaha atarken ona ters ters bakıyordu, sonrasında kolunu bırakıp tekrar konuya döndü.

"Demek ilk o konuştu? Aynı kişiden bahsediyoruz umarım? Suratsız, hepinizden nefret ediyorum tripli, bitse de gitsek der gibi bakan Ozan bu değil mi?"

"Yani aslında öyle biri değil gibi. Belki de yeni tanıştıklarına böyle soğuktur. Bilemeyeceğim."

...

Yazmayı yavaş yavaş öğreniyorlardı.
Yılmaz hoca başlarda grup olarak yazmalarını tavsiye etmişti.
Ayşegül etrafına baktığında kimsenin kimseyi tanımayışının bu durumu etkilediğini gördü.

Hilmi yanlarına bir tepsiyle yaklaştığında masadaki çantasını çekti.
Fatma gülerek;
"Ne bu hal?" dediğinde ellerini salladı.

"İlk günlerden çaycı mı oldum ben? Bütün ekibe kahve-çay dağıttım."

Ayşegül kıkırdayarak cevap verdi.
"Yok canım o senin iyi kalbinden."

"E biz iki kişiyiz, burada üç tane bardak var?"

"Ozan almadı, 'o kadar uğraştın sen iç ben kendime alırım' dedi."

Fatma şaşkınlıkla konuştu.
"Her geçen dakika beni daha da şaşırtan biri."

"Çocuk sessiz diye davar olcak hali yok ya Fatma." dedi Hilmi, gülerek.
Sonrasında oturduğu sandalyeden kalktı ve tepsiden kahvesini aldı.

"Hatta kendisiyle skeç yazacağız. Görüşürüz sonra." deyip yanlarından ayrıldı.

Akşama kadar herkes bir köşeye dağılmıştı.
Ayşegül ve Fatma çok geç olmadan çıkmak için kulisten ceketlerini almaya giderken Ayşegül'ün gözü Hilmi ve Ozan'a gitti.

Skeç yazmayı bırakmış, muhabbet ediyor gibilerdi.
Belki de Ozan'ı çok yanlış anlamışlardı, o gün kötü gününde olabilirdi. Yeni tanıdığı insanlara soğuk davranması normaldi.

Cihan'a haber verip çıktılar, hava soğuktu.

Ayşegül ısınmak için  neredeyse montunun içine tamamen girecekti. Sinirle Fatma'ya döndü.

"Bir gün gazetede şöyle bir haber görecekler Fatma,
'İki genç kız taksi beklerken donarak öldü' sana diyorum otobüse binelim diye!"

"Öff gidemem öyle insanlarla dip dibe. Paşa paşa öderim paramı."

Bir süre sonra taksi gelmeseydi Ayşegül'ün konuşmalarından asla kurtulamayacağını bilen Fatma rahat bir nefes aldı.

Taksi Ayşegül'ün evinde durduğunda Fatma'ya iyi geceler dileyip indi.

...

Ozan evine saat bir civarı gelmişti.
Köpeğine mama almıştı ama köpeği bile bu saate kadar bekleyememişti.

Yorgunlukla kendini mutfağa attı, dolaptaki içkilere baktı.

"Yok, bugün içmeyeceğim. Bugün farklı, bugün günaymıştı bana. İçmek yok."

Telefonunu tamamen kapattı ve şarja taktı.
Duşa girdi, üstünü değiştirdi ve yatağına uzandı.

...

Ayşegül sıkıntıyla telefonuna baktı.
Yabancıdan bir haftadır ses yoktu.

"Yani adamla iki gün konuştun, neyin alışkanlığı bu? Neyin merakı?"
Kendi kendine söylendi.

İyi misin?

"İyi misin ne salak?!" deyip mesajını sildi.

Hayatta mısın?

"Hee bir hafta senle konuşmadı diye astı kendini zaten." deyip bu mesajı da sildi.

Adını bilmediğimden sana
seslenmek zor oluyor.

Ama sen bir haftadır sarışın
diye seslenmiyorsun.

ozay | highHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin