Jungkook ile olan konuşmamın üzerinden birkaç gün geçmişti. Yüz yüze konuşmasak bile Jennie aracılığıyla yer altındayken ne yapmam gerektiğini söylüyordu.
Yaprağı kendi inceleyeceğini söylese de sonrasında ne olduğu hakkında hiçbir şey açıklanmamıştı. Düşüncelerim saldırıya uğrayıp yer altına alındığımdan beri karmaşık bir hale gelmişti, doğal olarak.
Bunun sonucu olarak dün gece yer altı kapıları açıldığında kendimi dışarı attım.
Etraf yer altı askerleri kaynadığından sokaklarda tek başıma koşuşturduğum güne oranla daha rahattım. Eve girdiğim anda kardeşlerim üzerime atlamıştı diyebilirim.
Onları fazlaca korkutmuştum.
Tüm bunların ardından çalıştığım hastanenin kafeteryasında kahvaltı yapıyordum. Haber vermemin ardından azar işiterek sabahın ilk ışığında buraya gelmiştim.
"Kulağa hiç gerçekçi gelmiyor." dedi Karina. "Biliyorum."
Yanıtımla beraber omuz silkip kahvemin son kalan yudumlarını tek seferde bitirip boğazımı temizledim. Şu an sadece uykuya ihtiyacım vardı.
"Bu gece nöbetçiyiz." Karina mutlu mutlu söylenirken neden mutlu olduğunu anlamamıştım. Nöbete kalmak güzel bir şey miydi? Hiç sanmıyorum.
"Seokjin'e söylesem değişmeyi kabul eder mi?"
"Neyi kabul eder miyim?"
Seokjin her zamanki sıcak gülümsemesiyle yanımıza oturup beyaz önlüğünü düzeltti. "Nöbet günümü değiştirmek istiyordum."
"Bugüne randevum var, sanırım bu sefer yardımcı olamayacağım bayan Park."
Daha öncesinde sürekli nöbet günlerimizi değiştirirdik ve hastane yetkilileri bundan bıkmışlardı. Bastıra bastıra yaptığı bayan Park imasına karşılık gülümsedim, küçük bir kavgadan kalmaydı ve beni herhangi bir konu için reddettiğinde bunu söylerdi.
"Bu sefer kimi götürüyorsun?"
"Tanıdığınız biri." Karina ve ben birbirimize bakıp sanki alnımızda yazıyormuş gibi düşünürken Seokjin konuşmasına devam etti.
"Şu yanımda oturanın küçük kardeşi Jisoo." Eğer bir şey içiyor olsam bunun ağzımdan ve burnumdan çıkacağından emindim.
Kaşlarımı çatıp gülümseyen Seokjin'in ensesine vurdum. "Aranızda 7 yaş var kardeşimi heba edemem. Bi' onunlasın bi' bununlasın nöbete kalayım diye fırsat mı kolladınız anlamıyorum ki."
"Evet." Seokjin'in açık sözlülüğüne sinirleneceğime Karina'nın kahkahalarıyla tüm ciddiyetim gitmişti.
En küçük olmanın verdiği neşeyle sürekli gülen bir tip olmasıyla beraber şu an gülmesi hiç hoş değildi aslında.
"Korkma yemeyeceğim kardeşini." dedikten sonra üzerini düzeltip göz kırptı ve etraftakilere nezaket icabı selam verirken kafeteryadan çıktı.
Kolumdaki saate bakıp ben de ayaklanırken kendi kendime mırıldanmayı da eksik etmedim. Karina'nın kıkırtıları yanı başımda devam ediyorken sekizinci kata çıktık ve odalarımıza gitmek için yollarımızı ayırdık.
Odamın kapısının önünde genel olarak insan yığını hep olurdu ama içlerinden biri ben buradayım diye bağırıyordu.
Jeon Jungkook.
O an yolumu değiştirmek bile istedim. Beni gördüğü an ayaklanıp el sallamaya başlamıştı ve bana bakan hastalarıma rezil olduğumu hissettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
groyl
Hayran Kurgugüneş ortadan kaybolduğunda insanlığı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan groyl adı verilen yaratıklar ortaya çıkardı. rosékook rose, jungkook 15.12.20