Bölüm 1: Hatıralar Acımasızdır

4.4K 349 829
                                    

       Sevmek ne demek size göre?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


       Sevmek ne demek size göre?

      Güzel sevmek nasıl oluyor ya da?

      Sevgiyi göstermek için ila iltifat mı etmeli insan, ya da bağıra çağıra seni seviyorum mu demeli?

    O zaman sevmiş olur mu?

    Yalandan sevgiler... Çıkar uğruna kurulan aşklar... Hepsi bir yana, benim yılanmış sevdam bir yana. Sahi sevda dedikleri kavuşamamak mıydı? Kokusuna, bakışına hasret yaşamak mıydı?

      Başımdaki kapşonlunun şapkasını biraz daha çekip insanların içerisine karıştım. Belki görürüm umuduyla boş boş sokaklarda geziyordu. korkuyordu bir yandan da. Sevmek bu ya... Usul usul uzaktan seviyordu, bir yandan da kalbi kor gibi yanıyordu. Ya kaybedersem...

      Sevda, yarısı beklemek yarısı korkuyla sarmalanmış bir mucizeydi.

     Beklemek değildi zor olan. Korku... Onu kaybetme korkusu var ya bedenimi kor alevlerin arasında esir ediyordu. Bir kafesteyim; çelikten yıkılmaz bir kafes. Etrafı sürekli harlanan ateşle sarılı. Kafesin parmaklarına dokunsam elim yanıyor. Kilidi açıp tek seferlik acı çekerek kurtulsam anahtar bende değil.

     Beni kafese kapatan, sevdasına düştüğüm kadın; sevgisi gibi anahtarı da benden esirgedi.

    Bende, bize ait bir dünya kurdum o kafesin içerisine. İlk sevdamı anlatım. Kızdı, sinirlendi daha da harladı ateşi. Sonra içime gömdüm o sevdayı. Hayal kurmaya başladım. İleride onunla yaşamak istediğim evi ateşi ile küle çevirmeye çalıştığı Kafesin içine kurdum.

    O ise sadece yaratığı alevleri görüyordu. Reddediyor beni, sevgimi, her şeyi.

     Belki de... Belki de o ateş oydu ve ben onu reddediyordum.

    İlerideki sokakta onu görmemle beynim, bedenim durmuştu. Çok güzeldi. Sim siyah saçları yukarıdan sıkıca bağlamasına rağmen beline geliyordu ince yıpranmış uçları. Siyahların arasına karışmış beyaz saçlar ona ayrı bir hava, güzellik katıyordu. Gözlerini göremiyordum. Mesafeler sakınmıştı iki çift ormanı benden. Yüzünü inceledim hayranlıkla. Etrafına sinirli bakışlar atıyor, herkesi kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Ben bu sinirli haline bile yenilmiştim. Ben Tan Kaleli. Bu kaçıncı yenilgimdi?

Sessizce gidişini izledim, o gitti geride virane bir ben bıraktı. Onun adımlarının asla sapmayacağı sokağa girdim. O benim evimin olduğu yola girmezdi. Onun rotasının dışındaydım ben.

Sarsak adımlarla evimin olduğu tepeye doğru yürümeye başladım. Şehrin kuru gürültüsünden uzaklaşıp bir tepenin üzerine kurulmuş siteye doğru ilerledim.

....

0533...; Deli kadınlar güzel sever, derler.

0533...; Beni de sever misin?

    İçeri sızan soğuk havayı ciğerlerine çekti. Açık pencereden içeri sinsi bir yılan gibi kıvrılarak giriyordu rüzgâr. Teğet geçtiği tül yükselip alçalıyor, masanın üzerindeki kağıtlar birbirine sürtünüp hışıltılı sesler çıkarıyordu. Rüzgârın yanı sıra kalbinin sesi de duyuluyordu sesiz odada. Kalbi göğüs kafesini parçalayıp çıkmak istercesine atıyordu. Heyecanlanmıştı.

   Oda sıcak olmasına rağmen terlemişti. Ellerini uzandığı yatağın yüzeyine sürterek kurutmaya çalıştı. Heyecanla yana düşen telefonunu alıp ekranı açtı. Sevdasının yüzü karşılamıştı kendisini.

   Uzaktan izlerken çektiği fotoğraflardan biriydi. Belki çok net değildi ama gülümsüyordu. Hafif bulanık olmasına rağmen ise güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti.

  Parmak izini yan taraftaki yere değdirerek okutunca direk WhatsApp açılmıştı. Arka planda yine onun resmi ve attığı iki mesaj vardı.

   Beklemedi ve yine klavyenin üzerinde gezdirmeye başladı parmaklarını. İçinden ne geliyorsa onu yazıyordu.

0533...; Deli kadınlar en çok okyanuslara yakışırlar,

0533...; Sen ise en çok benim yanıma yakışırsın Deli'm.

    En son yazdığı mesajla modu düşmüştü. Telefonu tekrar yatağın üzerinde bir yere koyup elli yüzünü kapatıp sert bir soluk aldı.

    En çok okyanusa yakışırdı deli kadınlar ama onun Deli'si başka birini seviyordu. Onu izlerken anlamıştı bunu. Sürekli bir deftere veya kağıtlara bir şeyler yazardı. Hep merak etse de hiç öğrenmek için çalışmamıştı. Yedi ay öncesine kadar. Yine onu izlerken, birinden telefon gelmişti ve hızlıca toparlanıp gitmişti. Lakin ardında yere doğru süzülen bir kâğıt bırakmıştı.

     Yere düşen kâğıdı almış avcunun içine hapsetmişti. Tam ona seslenecek iken ise çoktan gözden kaybolmuştu bile.

      Arkasından bir süre bakmış yere düşünce üzerinde yer yer ıslaklıklar olan kâğıdı cebine koymuştu.

    Geri arabasına dönmüş ve evine geçmişti. Üzerindeki ıslak kıyafetleri çıkartıp kirliye atmıştı. Bir an notun varlığını unutmuştu.

     Ertesi gün eve geldiğinde ise not ders notlarının arasındaydı. Başka bir not okurken yanlışlıkla katlı kâğıdı açmış ve gözü satırlara değmişti. Sonra kendini geri alamamış ve o satırları ezberleyen kadar okumuştu.

   Ne silebilirim ne kabul edebilirim...
Seviyorum derken kabul etmiş mi sayılıyorum?

Ömrüme kabuk edemez iken seviyorum desem neye yarar Mavi Işık? Kalbimin her bir köşesi sen dolu ama o da kilitli. Anahtarı ise derin kuyularda saklı. Bir sen sızdın içeri. Şimdi ise ne koparıp atabiliyorum ne de tamamen kabul edebiliyorum.

Kalbimin arafında sıkışıp kaldın sevgilim,

   Cümlenin devamı yoktu. Yazmaya devam edeceğini gösteren ufak bir çizgi daha vardı sadece. Lakin ona bunlar da yetmiş ve hepsini ezberlemişti. Yedi ayda kaç defa okumuştu ki?

Ya da insan kaç kez okuyunca ezberliyordu?

  Bölüm nasıldı sizce?

Mavi Işık / Texting (Hatunum Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin