NOT: Bu bölüm tamamen gerçek bir olaydan alınmıştır. Gerçek hayatta alamadığım o intikamımı bu hikayemde almaya çalışacağım.
Hala yürüyordum. Arkamdaki bela ısrarla yaklaştıkça adımlarımı sıklaştırıyordum. Bununla birlikte nefes alış verişlerimde hızlanmıştı. Kalbim deli gibi çarpıyor, ensem soğuyordu. Korktuğumda hep böyle olurdu. Şemsiyemin altından ara sıra arkamı kolaçan ediyor acaba hala peşimdemi diye bakıyordum. Hala orada. Arkamda. Beni takip edip etmediğinden emin olmak için sürekli kaldırım değiştiriyorum. O da benim telaşlı adımlarımı takip edip bir kaldırımdan diğerine geçiyor. İşte. Kesinlikle beni takip ediyor. Telefonum yanımda yok. Etrafta tek bir kişi bile yok. Biraz ilerde ki bakkala girmek iyi bir fikir olabilirdi. Ceplerimi kurcaladım. 10 kuruştan fazlası yoktu. Girmedim bakkala. Utandım. Zaten eve varmama çok az kalmıştı. Daha da hızlandım. İşte ara sokaktan caddeden geçen arabaları görebiliyorum artık. Artık kurtulmama çok az kaldı.
-Merhaba.Ürktüm. Hızlıca kaçmaya çalıştığım bu çocuk artık şemsiyemin altında bana bakıyordu. Gülerek ''Korkuttum mu?'' dedi. Ne yapacağımı bilemeden, alışkanlıktan mı yoksa şaşkınlıktan mı nedir bende gülümseyerek ''Evet.'' dedim.
-Eve mi gidiyorsun?
-Hayır, teyzemgile. (Yalandı)Neden eve gidip gitmemem konusunda yalan söylemiştim ki? Belki de aileme bir şey yapacağını düşünmüştüm. Sanki bana bir şey yapmazmış gibi gelmişti. Eliyle karşı sokağı göstererek ''Beni şuraya götürür müsün?'' dedi. Neden? Korkuyorum. Gitmek istemiyorum.
Elimde ki şemsiyeyi göstererek ''Şemsiyeyi al, kendin git'' dedim. Bir umutla yanımdan ayrılmasını bekledim. Ama gitmedi. Hala gülüyordu. Birden ağzından o bunu istemesin diye beklediğim sözler dökülüverdi.
''Seni sikecem.'' İşte o an gözyaşları gözlerimden hızlıca dökülmeye başladı. Durduramıyordum. Sanki çok normal bir şey söylemiş gibi yüzüme sakince bakması daha fazla sinirlendiriyordu beni.
Omuzumdan tuttu ve gittiğim yönün aksi istikametine döndürdü beni. O gösterdiği sokağa doğru gidiyorduk. Artık gözyaşlarım durdurulamaz bir hal almıştı. Bekledi. Pis ellerini çeneme koydu ve ''Ağlama. Yanlış anlayacaklar.'' dedi.
Sanki hiç bir şey yokmuş gibi bunları dedi. Daha ne kadar yanlış anlaşılabilirdi bilmiyorum. Keşke daha fazla anlaşılsa diye dua ettim içimden. Belki o zaman birileri yardıma gelirdi. Ama kahretsin ki etrafımda hiç kimse yoktu. Hala yoktu. Bir dakika ya geçti ya geçmedi, muhtemelen evinden getirdiği belki de annesinin geçen gün domates soyduğu bıçağı göstererek ''Bağırırsan sokarım bıçağı'' dedi. Bu daha fazla ağlamama neden oldu. Artık yalvarmaya başlamıştım.
''Bırak beni. Kimseye söylemeyeceğim. Polise de söylemem. Nolur.''
Hiç umurunda gibi görünmüyordu. ''Yok yok'' dedi iğrenti bir ses tonuyla. Sanki uyanıkken kabus görüyorum gibi bir histi bu. Çığlıklarla uyanmak istiyordum ama hayatın gerçekliği ağzımı sıkıca kapatıyordu. Sokaktan daha fazla uzaklaşmadan kurtulmam lazımdı. Kan beynime sıçramışken yine konuşmaya başladı. ''Korkma çok büyük değil. Acımaz. Gel göstereyim.''
Duvarın dibinde durdu. Bir eli organında diğeri benim kolumda. Kaçmayayım diye tutuyor. Fermuarını açtı. Gördüm. Sonrasında hemen kafamı çevirip ağlamaya, bağırmaya devam ettim. Kaçmam lazımdı. Bu gerçek olamaz. Şuan aklımın bana yardımcı olması, bir kaçış yolu bulması lazımdı.
En sonunda bir şey aklıma geldi. İşe yaramazsa ne olacaktı bilmiyordum. Cesaretimi toplayıp ''O zaman şurda yapalım'' dedim. Çünkü biliyordum ki bu sokaktan çıkarsam olacakları durduramayabilirdim.
Duvarın kenarına geçtik. Çantamı yere koysun diye ona verdim. Çantamı elimden alır almazda olabildiğince hızlı koşmaya ve bağırmaya başladım. Arkama baktığımda o da benim tam zıttım yönde kaçıyordu. Hemen eve doğru koştum.. Hala ağlıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmurlu Günün İntikamı
Mystery / ThrillerSanki uyanıkken kabus görüyorum gibi bir histi bu. Çığlıklarla uyanmak istiyordum ama hayatın gerçekliği ağzımı sıkıca kapatıyordu.