Bölüm - 2: Acaba beni hatırlayacak mı?

73 1 0
                                    

Ağlayarak zile bastım. Kapının açılmasını beklerken sanki zaman hiç geçmiyormuş gibiydi. Zilin sesi hala kulaklarımda yankılanırken pencereden annemin ''Kim o?'' sesiyle içimde ki korku azalmıştı. Kapı açıldı. Üçer, beşer çıkıyordum basamakları. Sanki eve girsem bu kabus bitecekmiş gibi hissediyordum. İçeri girdiğimde ilk dediğim şey ağlamaklı ses tonu ile ''Anne!'' demek olmuştu. Yemek yapıyordu annem.

Elinde ki soğanlı bıçakla yanıma gelip ''Noldu kızım?'' dedi meraklı gözlerle.
''Bıçak çekti. Bi' oğlan. Anne polisi ara. Polisi ara.'' Yine ağlamaya başladım.

-Dur ağlamadan anlat kızım.
-Dershaneden dönerken bi çocuk takip etti. Sikecem dedi. Bıçak çekti. Polisi ara anne.
-Hamza, polisi ara çabuk gelsinler. Nerede yaptı? Çantan nerede?
-Çantamı kaçarken orada bıraktım. O da kaçtı. Bilmiyorum.
-Gel göster nasıl, nerede oldu?
-Yok, yok. Anne gitmeyeyim ben. Siz gidin. Mehparegilin sokağında.


Annemle babam motoro binip evden uzaklaştılar. Battaniyeye sarılmış korkudan titriyordum. Ablamda olayı detaylı anlatmam için söylenip duruyor, ağlama deyip beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ablam perdeden dışarı baktığında ''Çekil, çekil. Bakma. Ya görürse?'' diyordum.

Bu sefer gizlice ben baktım perdeden. Sanki gerçekten görecekmiş, beni buraya kadar takip etmiş gibi hissediyordum. Annemgili beklerken zaman geçmek bilmedi. 5-6 dakika sonra nihayet gelmişlerdi. Ellerinde çantam.

-Noldu, oradamıydı çocuk?
-Yok kızım. Kaçmıştır o çoktan. Polisi aradım.

Artık daha sakindim. Polisler gelmişti. Ellerinde o iğrenç olayı yazacakları ufak bir not defteri vardı. Oğlanın nasıl biri olduğunu tarif etmemi istediler. Olayın nasıl, nerede, ne zaman olduğunu. O an da etrafta kimse var mıydı diye sordular. Yoktu. Olsaydı böyle olmazdı. Olayları tam net anlatmaya utanıyordum. ''Seni sikecem'' dediği yere ''Seni şey yapacam'' dedi diye söylemiştim. Sanki suç benimmiş gibi, ben utanmıştım. Evde ifademi aldıktan sonra karakola, sonra valiliğe. Karakolda arkadaşımın babası vardı. O zamanlar en yakın olan arkadaşımın. Beni tanımasın diye yüzümü gizlemeye çalıştım.  Ondan da utandım. O olaydan da.

Karakolda ki kadın memur neredeyse şehirdeki tüm okullarda ki çocukların fotoğraflarını göstermişti. Ama ya ben hemen unuttum yüzünü. Ya da okumuyordu. Karakolda da yine aynı ifadeyi verdikten, odada ki tüm memurların bana acıyarak beni dinlemesinden sonra valiliğe gittik babamla. Orada yine aynı ifadeler. Aynı konular. Eve döndüğümüzde saat gece 10'u geçiyordu.

Kuzenimgil bizdeydi. Mutluydular. Bana çikolata bırakmışlar. Bende mutlu oldum. Ardından uyudum.

                                            ************************


Artık tek başıma yolda yürüyemiyor, sürekli arkama bakıp duruyordum. Bir erkek yanımdan geçince acaba bir şey olacak mı diye içimde bin bir tilki dolanıyordu. O zamanlar 6.sınıfa gidiyordum. Şimdi lise sondayım. O kadar yıl geçmişti, bir çok kişiyi o sapığa benzetmiş, bir çok şikayette bulunmuştum ama hiç birisi de aradığım kişi değildi.

Aynı zamanda her sarışın oğlandan nefret etmiş buna rağmen lise de iki yıl sevdiğim çocuk sarışındı. 

Bir gün bir şey oldu. Benim için gerçekten büyük bir şeydi. Okulumuzun yanındaki çay bahçesinde otururken O'nu gördüm. Bu sefer emindim. Tanımıştım. Gözlerim korkuyla açıldı. Donmuş kalmıştım. Bizden tarafa geliyordu. Hala serseri tipliydi. Sadece biraz daha insana benzemişti.

Yanımda oturan arkadaşıma:

-Napıyorsun burada? Görüşemiyoruz ne zamandır oğlum. Hiç arayıp sormuyorsun.
-Derslerle uğraşıyoruz işte nolsun. Arkadaşlarla oturalım dedik biraz.

Tek tek tanıştırdı hepimizi. Adı Doruk'muş. Doruk Berk. Arkadaşım masaya davet etti. O karşımda sırıtarak otururken benim aklım o iğrenç günde olanlardaydı. Gözüm dalmış, ağlamamak için kendimi zor tutarken onun sesiyle kendime geldim.

-Sen neden konuşmuyorsun? (Hala sırıtıyordu.)

Gözlerimi kızgın bir şekilde ona dikmiştim. Benden cevap bekliyordu. İşte o an aklıma bir fikir geldi. Ondan intikam alma zamanı gelmişti. Korkarak geçirdiğim yılların hesabını alacaktım ondan. Bu sefer ben onu korkutacaktım. Hem de bu o kadar basit olmayacaktı. Geçen yıllar, neşeli kişiliğimi bozmuştu. En azından kendi kendimeyken. İnsanlara neden mutlu olmadığımı anlatmak beni yoruyordu. Zaten kimsenin de umurunda olmak zorunda değildi diye düşünüyordum. Herkes kendi hayatında.

Çatık kaşlarımı düzleştirdim. Dik bir şekilde ona bakmayı bıraktım ve yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.

-Canım sıkkında. Yazılım biraz kötü geldi. O yüzden.
-Boşver ya. Değmez.
-Haklısın. Değmez. Bu dünyada neler olup bitiyor.

Öğle arası bittiğinde masadan kalkerken elimi uzattım. ''Tanıştığıma memnun oldum.'' Yumuşak davranmalıydım. Yoksa bunca senedir beklediğim şeyi kendi ellerimle yok ederdim.

Giderken arkamı döndüm ve ona doğru gülümsedim. Başıyla gülümseme mi karşıladı. Okul bitip eve döndüğümde olanları düşündüm. Artık eskisi kadar korkmuyordum. Acı, üzüntü beni güçleştirmişti. Şimdi planımı uygulamam lazımdı.

Ertesi gün olduğunda dün bizi Orhan ile tanıştıran arkadaşım yanıma gelip ''Ee Elif, bugünde çay bahçesine gider miyiz? Doruk seni görmek istiyormuş.'' dedi. Gülümseyerek ''Tabii'' dedim. Ben ona yaklaşmaya çalışmadan kendi kendine geliyordu bana.

Öğle arası yine çay bahçesine gittik. Bugün hava daha iyiydi. Bu sefer güneş benim için doğuyormuş gibi hissettim. Marketten aldığımız yiyecekleri yerken Doruk geldi yanımıza. Ahmet arkadaşlarının yanına gideceğini söyleyip bizi yalnız bırakmıştı. Planlıydı bu. Eminim.  Elimde ki kolayı kafama dikerken Doruk ile göz göze geldik. Sırıtıyordu. Pis pis. Sohbeti ilk başlatan oydu.

-Görüşmeyeli nasılsın?
-Aynı işte. N'olsun. Bir günde hiç bir şey değişmedi. Bazı önemli olaylar dışında.
-Neymiş o önemli olan şey? (Gülümsedi)
-E seninle tanıştım ya.

Bu sefer bende gülümsemiştim. ''Benim için de gerçekten çok büyük bir gelişme.'' Çoğu şeyden konuştuk. Ailesinden, gelecekteki planlarından, ilişkilerinden. Ben pek bir şey anlatmadım. Onun hakkında ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar iyiydi. Babası o küçükken ölmüş. Hiç tanımadım, bu yüzden üzülmedim diyor. Annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşıyormuş. Kız kardeşi daha 11 yaşında. Benim o olayı yaşadığım yaşta. Ne büyük tesadüf ama.

Öğle arası boyunca konuştuk. Ara bitince de yarın yine buluşmaya sözleştik. Yine dün ki gibi arkamı dönüp gülümsedim. Bu sefer kafa sallamak yerine o da gülümsemişti. Bir şeyler benim leyhime ilerliyordu. Hissediyorum. Yarını iple çekiyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 07, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yağmurlu Günün İntikamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin