last touch

2.6K 338 366
                                    

sabaha karşı dört sularında kageyama tobio, kan ter içerisinde uyandı.

bedeninde hissettiği acı onda bir şok etkisi yaratırken, hafif uykusundan sıyrılmıştı. vücudu geçirdiği spazmla beraber tir tir titrerken yanaklarından süzülen ılık sıvıyı hissetti.

göz yaşları beyaz yastığını ıslatırken hinata, oturur pozisyonda uyuduğu koltukta doğruldu ve hızla ayağa kalktı. ''kageyama?! iyi misin?''

kageyama, acı içerisinde kıvrınırken ifadesiz ama bir o kadar da yaşlı gözlerini hinata'ya çevirdi. ''neyin var kageyama?'' titreyen sesi odanın duvarlarında yankılanırken hızla kageyama'nın zayıf ve soğuk elini kavradı. alnını göğsüne yasladı. ''gevşe, tamam mı? n'olur gevşe, ben buradayım. buradayım, tutuyorum seni.''

hinata'nın sözcükleri, hıçkırıklarının arkasına saklanırken kageyama çaresizce titremeye devam etti. gözyaşları, elini kavradığı bedenin beyaz elbisesine tane tane dökülürken bildiği bütün tanrılara dua etti. ''tuttum seni, iyisin.''

ikilinin göz yaşları durmaksızın akarken, kageyama'nın daha şiddetli titremesi, hinata'nın korkuyla geri çekilmesine sebep oldu. kageyama'nın elini bırakmadan ağlamaya devam etti. 'kageyama, ne olur dur. acımasın canın dur.''

kageyama, varlığını dahi hissedemediği ufak elden güç almak istedi. son kez olsun, hinata'nın sıcak ellerini hissetmek istedi.

hinata ise bu duruma katlanamayarak kageyama'nın elini bıraktı ve koşarak odadan çıktı. saniyeler sonra yanında birkaç hemşireyle gelirken göz yaşları hala durmamıştı.

kageyama'nın yatağının yanına çömeldi ve bir elini saçlarına koyup okşamaya başladı. boğuk hıçkırıklarının ardı arkası kesilmezken, mırıldandı. ''geçti... ben tuttum seni, geçti.''

boşta kalan elini kageyama'nın sol eline kenetlerken gözlerini kapadı. kageyama'nın fiziksel acısı, hinata'ya bulaşırken boğazına dolan bağırıp çağırma isteğini yutmaya çalıştı. kageyama'yı bu denli acı çekerken görmeye hazır olmadığını en başında beri biliyordu lakin kendini ve onu fazla oyalamıştı. geldiği gece kageyama'nın incinmiş kelimeleri kalbine birer ok misali saplanırken kageyama'yı yalnız bıraktığı her dakika için kendinden nefret etmişti.

kageyama, acıyı doruklarında hissederken daha fazla bu hissi hissetmek istemedi. elinde olsa, ayakları onu taşısa camın kenarına gider ve hiç düşünmeden bırakırdı bedenini aşağıya. intihar etmeyi, intihar eden insanları her zaman yargılardı. ona göre yaşadığınız acıyı ölümle sonuçlandırmak, bencillikten başka bir şey değildi. arkanızda illa sevdiğiniz insanları bırakırdınz ve bu kageyama'ya göre bencilliğin sözlük anlamıydı. fakat bu düşüncelerine karşılık acı çekmekten çok yorulmuştu.

sanki bütün bedenindeki keder ve pişmanlık duygusu birleşmişti, göğsünde dolaşıp duran, kalbini sıkıştırıp ağrıtan bu ağırlığın sebebinden nefret etti. her şeyini elinden alan bu acıdan nefret etti.

hemşirelerden birisi, kageyama'nın titreyen kolunu tutarken bir diğeri elindeki iğneyi hazırlıyordu. yaşlı ve yaşlanmış derin mavi gözlerini hinata'nın yüzünde gezindirdi. yüzünün her bir santimini aklına kazımak istiyordu fakat karşısındaki güzel yüze baktıkça acısının katlandığı da aşikardi.

nihayetinde, hemşirelerden biri bir doz iğneyi kageyama'nın kolundan vururken hinata, kageyama'nın aylardır kesmediği uzun siyah saçlarını okşamaya devam etti. ''geçti.'' göz yaşlarının yıkadığı küçük yüzüne ılık bir gülücük yerleştirdi. ''gördün mü, kageyama? geçti... ben buradayım. yolum çok uzun sürdü.'' pişmanlıkla, dolu dolu olan gözlerini yumdu ve yaşların yanağından çenesine doğru bir yol izlemesine izin verdi. ''çok uzun sürdü, ben çok özür dilerim.'' onunla beraber sessizce ağlayan kageyama, kalbine söz geçiremedi. dudaklarını aralayıp, bunun sorun olmadığını önemli olanın şu an birlikte olduklarını söylemek istedi. her ne kadar hinata'nın koskoca kalbinde sadece atsumu olsa da, her ne kadar onun sımsıcak dünyasında kageyama'ya yer olmasa da, kelimelerini dillendirmek istedi.

hinata, tuttuğu soğuk eli daha sıkı bir şekilde kavrarken kageyama'nın bedeninin eskisi kadar titremediğini fark etti. kalbine çöken ağırlık gitmese de rahatladığını hissetti. sonunda kageyama, acısız ve deliksiz bir uyku çekebilecekti.

burnunu çekti ve başını uzatıp en yakın arkadaşının saçlarının arasına bir buse kondurdu. hemşireler, malzemeleri temizlerken hinata'ya döndüler. ''bu iğne onu uyuşturacaktır. en azından sabaha kadar acısız bir uyku çekebilir.'' hinata, başını salladı ve hemşirelerin odayı terk etmelerini izledi. kapı kapandığında mayışan kageyama'ya geri döndü. burukça gülümsedi. ''duydun mu? acısız bir uyku...''

bu zaten kageyama'nın uzun zamandır istediği bir şeydi. deliksiz, acısız ve huzurlu bir uyku. onca zamandır bunun özlemini duyarken ağırlaşan göz kapaklarına engel olmadı.

hinata, küçük avcunun içerisindeki eli dudaklarına götürdü ve yavaş fakat uzun bir şekilde öptü. içini çekerek gözlerini kageyama'nın soluk yüzünde bir gezintiye çıkardı. ''güzel uyu, kageyama.'' göz yaşlarının belki bininci kez göz pınarlarını terk etmesine izin verdi.

o an kageyama, uzun zamandır özlemini çektiği bambaşka bir şeyi daha hissetti. hinata'nın kuru dudakları, felç kalan eline değdiğinde önce eline, sonrasında da bedenine yayılan sıcaklığı hissettiğinde ağırlaşmış göz kapaklarını araladı ve yanan gözlerinin ıslandığını bulanıklaşan bakış açısından anladı. 

mucizenin dönüp dolaşıp bulduğu kageyama, son dileğinin yerine gelmesiyle burukça gülümsedi ve daha fazla karşı koyamayarak kendisini derin ve huzurlu bir uykunun kollarına bıraktı. 

çok uzun zaman olmuştu. böylesine ısındığını hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu.

hinata, gördükleri karşısında gözlerini kırpıştırdı. az önce, kageyama'nın gülümsediğine, hatta beraber geçirdikleri üç yılın aksine ilk kez gülümsediğine şahit olduğunu sandı. bir anlığına, kageyama'nın ılık ve ufak tebessümünü gördüğünü düşündü. sonrasındaysa bunun imkansız olacağı gerçeği hinata'nın kalbini en derinlerden kırarken, göz yaşları eşliğinde yanağını kageyama'nın göğsüne dayadı ve bir ninni misali atan kalp atışlarını dinlerken uykuya daldı.

o gece, hinata karanlık bir rüya gördü. soğuk spor salonunda titreyen bedenini umursamadan smaç vurabilmesi için atılacak pası bekledi. dakikalar, saatler geçti. insanlar, takım arkadaşları ve görevliler salonu terk ettiler. ışıklar kapandı fakat kimse hinata'ya pas atmadı.

—son iki bolum ve final :') umarim kelimelerim kalbinize dokunabiliyordur, kagehina'nin yeri bende cok ayri karsimda halam olmasaydi bu bolumu yazarken bogularak aglayabilirdim

toss | kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin