Sabah olduğunda Drekavac bozdurmak üzere biraz para alıp malzeme tedarik etmek için yola çıktı. İlya ise öğle sularına kadar getirdiği kitapları okudu. Kitabının bitmesinin ardından şehire inip çantasındaki kalan paranın bir kısmını daha bozdurdu. Bu para çok rahat bir şekilde ona yetebilirdi. Şehrin ferah sokaklarında biraz dolandıktan sonra tıbbi malzeme satan bir dükkan bulmayı başardı ve içeriye girip 4-5 torba tıbbi malzeme tedarik etti. İlya torba kullanılmasının sebebinin bulunduğu şehrin çevreci bir koalisyon tarafından yönetiliyor olmasına bağladı. Taş döşemeli geniş sokaklarda ardından vuran gün ışığının parlattığı "Mesto Bolesti" yazılı tabelalar dikkatini çekti. Etrafındaki insanlardan birisine bunun anlamını sorduğunda bunun içinde bulunduğu şehrin ismi olduğunu anladı. Tuttukları otele döndüğünde hava kararmıştı lakin Drekavac buna rağmen dönmemişti. İlya onu beklerken mutfakta buzdolabındaki malzemelerle bir şeyler hazırladı ve yedi ardından yürümekten yorgun düşmüş bedenini rahat yatağa attı. Yatarken yatağın kenarındaki pencereden kara bulutlardan sızan ay ışığını süzüyordu yorgun gözleri ve ardından uykuya daldı.
Sabah olduğunda Drekavac hala ortalıkta yoktu. Endişelenmiş olan İlya kahvaltısını bile yapmadan onu aramaya çıktı. Ve çevredekilere 1.80 boylarında ela gözlü bir adam görüp görmedilerini sormaya başladı. Sokaklarda yürürken aniden birisi tarafından takip edildiğini hissetti ve adımlarını hızlandırdı. "Beni kim neden takip edebilir ki?" diye geçiriyordu İlya içinden hızla yürürken Yanından geçtiği ara sokaktan fırlayan birisi onun üstüne fırladı ve ...
İlya uyandığında başı dayanılmaz derecede ağrıyordu nerede olduğuna baktı ve kalın demir parmaklıklar arasında olduğunu fark etti. Kimyasal bir madde tarafından bayıltıldığı için ağrıyan başını tutarak ayaklarının üstüne kalkmaya çalıştı yerdeki beton döşemelerin üstünde. Kalkmasının ardından parmaklıklardan dışarı baktı ve uçsuz bucaksız alanda dev dinamoları döndüren binlerce insan gördü. Dinamolar 100 ya da 200 metrelik tavana kadar uzanıp tavana bağlanıyordu ve yorgun insanlar silah ile vurularak öldürülüyordu. İlya bu sahneyi izlerken aniden omuzunda bir el hissetti arkasını döndüğünde hapishane kıyafetleri içinde yorgun düşmüş bir adam gördü.
Adam:
- Aramıza ve bu şehirin koca maskesinin ardına hoşgeldin. Benim ismim Mizerne bu şehirdeki devrimci bir grubun yardımcı başkanıyım.
İlya:
-Dışarıdaki dev dinamolar ve kablolar da ne.
Mizerne:
-İsminizi duymayı bekliyordum
İlya:
-Ah tabi özür dilerim ismim İlya... Bana bütün bunları açıklayabilir misin?
Mizerne:
-Memnun oldum izin ver sana bu şehirden bahsedeyim. Şehrin yüzey kısmında bütün bu alandan haberi olmayan bir halk yaşıyor. Burası ise yüzeyden 300 metre aşağıda. Bazı söylentilere göre bu çukurun derinliği 1 kilometreden daha derin ve pek çok kat var. Kaçıncı kattayız bilemiyorum ama bu şehrin başındaki koalisyon insanları köleleştirerek ürettiği elektriği satarak kendine para sağlıyor. Duyduğuma göre eskiden bu şehrin altındaki boşluk gizli bir askeri üs olarak kullanılıyormuş. Yönettiği diğer şehirlerin hepsi bu kadar büyük bir çalışma kampına sahip değil. Bir nevi burası onların en büyük para kaynağı sayılabilir...
Tam Mizerne lafına devam edecekken İlya araya girer:
-Çalıştırılan bunca insan nereden geliyor peki.
Mizerne:
-Yöneticiler yani bu şehir için konuşursak hükümet parası olmayan insanları borç batağına sürükleyecek bir sisteme sahip öyle ki borcunu ödeyemediğin her gün borcun katlanıyor ve en sonunda seni hapishaneye atacaklarını söylüyorlar ama aslında hapishane yerine ölene dek çalışmaya gönderiliyor. Şehrin görünen güzel sokaklarının yanında giriş kapısından uzaklaştıkça şehrin varoş sokaklarına ulaşıyorsun. O bölgede annelerini babalarını kaybetmiş çocuklar ve köle olmak için doğmuş fakir bir halk var. Zengin kısımlarda da dayanılamayacak düzeyde yüksek vergiler konuluyor. Ve ödeyemeyenlerin sonu yine burası oluyor.
İlya hayrete düşmüş olmasına rağmen buradan kurtulmayı kafasına koydu Mizerne'ye ne zaman çıkma izinleri olduğunu ve kaç koğuş olduğunu sordu Mizerne ona onun gibi pek çok isyancının burada tutsak olduğunu söyledi 1000'den fazla hükümete nefret besleyen insan burada hapis tutuluyordu. Çıkış saatlerine ise yaklaşık 1-2 saat vardı. İlya kafasında biraz plan yaptıktan sonra uyumaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara cennet
AdventureNükleer Savaş sonrası bir dünyada Drekavac ve İlya isimli karakterlerin sığnaktan çıkmasının ardından başından geçen maceralar