İlya gözünü açtığında Mizerne onu uyandırmaya çalışıyordu. Çalışma saatlerinin geldiğini anladı ve afallayarak yattığı yerden kalktı soğuk gri betondan duvarları olan koğuşta biraz göz gezdirdi. Soğuk İlya'nın biraz titremesine sebep veriyordu. Koğuşta pis bir tuvalet ve 2 adet duvara monteli ahşap bank vardı. İlya uykusunu biraz da olsa atabilmek için için banklardan birisine oturdu. Ardından siyah kıyafetli ve iri botlu elektrikli joplar tutan gardiyanların gelmesi ile kalkıp jenaratörlere doğru yola koyuldu. Koğuştan çıktığı anda paslı ve boyası dökülmüş kalın küpeşteler dikkatini çekti. Altlarında 4 sıra daha koğuş vardı ve değişim saatinden dolayı gardiyanlar eşliğinde yürüyen mahkumlar bezgin halde koğuşa ilerliyorlardı. İlya ve Mizerne ardındaki ve önündeki olmak üzere toplam 4 gardiyan ile Beton merdivenlerden indi ve dev dinamolara geldi. Önündeki dev metal boruya tutunan İlya ve Mizerne 100'lerce mahkum ile beraber tüm güçleriyle boruyu ittiler. Yaklaşık 3 saat çevirditen sonra değişim saati geldi.
İlya yorgun düşmüş bir halde 5 metre ilerisindeki ahşap kargo kutusunun üstünde unutulan küçük tabancaya baktı. Gardiyanlar gelmeden önce kalabalığa karışıp silahı sütyeninin içine sıkıştırdı. Üst araması olmayacağını önceki değişimde olmayışından tahmin etse de yine de böyle bir ihtimale karşı önlem almıştı. Eğer yakalanırsa yüksek ihtimalle bu onun öleceği anlamına geliyordu ama oradan kurtulmak için tek şansı örgütlenip bir isyan çıkartmaktı. Gardiyanların gelmesinin ardından binlerce mahkum koğuşlara doğru yola çıktı. Izdırap verici bir merdiven çıkma silsilesinin ardından nihayet koğuşa varmışlardı.
Koğuşa girdiğinde İlya Mizerne'ye seslendi. Mizerne yanına geldiğinde arkasını dönüp sütyenine sıkıştırdığı tabancayı çıkarttı ve Mizerneye "Bu bizim kurtuluşumuz olabilir." dedi. Mizerne küçük bir afallamadan sonra konuşmaya başladı:
Mizerne:
-Ne yapmayı planlıyorsun ?
İlya:
- Burada tutsak düşen binlerce insan var ve hepsi de bu hükümetten nefret ediyor. Onların ihtiyacı olan tek şey bir umut ışığı bir fişek. Burada fitili yakılmayı bekleyen binlerce nefret bombası var. İhtiyaçları olan şey... Onları ateşleyecek tek şey bir kurtulma şansı küçük bir kurtuluş işareti görmeleri! Burada ömürlerini heba etmenin ölmekten farkı olmadığını anlamaları lazım. Onlara bunu anlatacak bir lider lazım. Tek bir kurşun... Ateşlenen tek bir kurşun büyük bir bir devrimin fitilini yakabilir! Bu silah bir fişek olabilir ve ondan ateşlenecek tek bir kurşun herkese bir umut ışığı verebilir... İnsanların yüreğindeki ateşi alevlendirebilir.
Mizerne:
-Peki ya...
İlya Mizerne'nin lafını kesip devam etti:
-Senden tek bir kelime istiyorum! soru sormanı değil. bunu yapmamda yardım edecek misin ? Yoksa bir korkak gibi ölümünü mü bekleyeceksin...
Mizerne:
-Bu durumda istediğin şey benim yaşamım olur.
İlya:
-Hayır burada bulunduğun sürece senin bir ölüden hiçbir farkın yok. Senden istediğim şey yaşamın değil... Umudun! Benim senden istediğim şey yaşamını geri... Hayır! Yaşamlarımızı geri kazanmamızı sağlayacak bir umut.
Mizerne:
-Tamam senin ile beraber bunu deneyeceğim burada amaçsızca ölmektense bir amaç uğrunda ölmeyi. Yaşamak için ölmeyi yeğlerim.
Bu düşünceler silsilesinin ardından İlya onaylayan bir bakış attı ve silahı tekrar sütyeninin arasına sakladı. Saklamasının ardından kendini ahşap banka atıp bir sonraki çalışma saati gelene kadar derin düşüncelere daldı. Bu düşüncelerden en önemlisi de:
Drekavac şu an neredeydi ve ne yapıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara cennet
AdventureNükleer Savaş sonrası bir dünyada Drekavac ve İlya isimli karakterlerin sığnaktan çıkmasının ardından başından geçen maceralar