an episode from the future

1.3K 90 53
                                    

Gözlerimi araladığımda karşımdaki beyaz tavanla bir süre bakıştım. Sağımda bulunan komodinin üzerinde duran telefonumu alıp saate baktım. Üç ayda hayatıma güzel bir değişiklik yapmayı ve bu değişikliğe uyum sağlamayı başarmıştım. Çin'e ilk ayak bastığımda ne yapacağımı bilemez durumdaydım. İngilizcemin iyi olmasına karşın Çincem sıfırdı. Cebimdeki paraya uygun bir otel bulup kısa süreliğine oraya yerleşmiştim. Sonrasında ise kendi alanımda iyi bir iş bulmak için çok uğraşmıştım. Üniversitemi iyi bir derecede bitirdiğim için Pekinde güzel bir dans kursunda iş bulabilmiştim. Tabi burada kalıcı olmam için Çince bilmem gerektiğini söylemişlerdi. Taylandlı biri olarak Korede yaşamak için Korece öğrenmiştim. Aynı şeyi Çin içinde yapabileceğimi düşündüm. Orada edindiğim arkadaşlarım sayesinde Çincem hızlı bir şekilde gelişmişti ve gelişmeye de devam ediyordu.

Saate baktığımda kalkmam gerektiğini düşündüm. Bacaklarımla yatak örtüsünü üstümden itekledikten sonra yatakta oturur pozisyona geldim. Kurstan gelen mesajlara bir süre göz gezdirdikten sonra telefonu kenara attım. Banyoda yüzümü yıkadıktan sonra boş mideme ihtiyacı olan şeyleri vermek için mutfağıma ilerledim. Evimi seviyordum. Küçük ve şirindi. İlk maaşımla tuttuğum için ekstra değerliydi. Duvarlarında ufak tefek hasarlar olsa da şuan için pek önemli değildi. Eşyalarımın geneli ikinci eldi ancak buradaki yerimi sağlamlaştırdıkça daha iyilerini alabileceğimi düşünüyordum.

Kedim Lily'i bulabilmek için etrafıma baktığımda salonda kanepenin üzerinde uyukladığını gördüm. Uyandığında büyük ihtimalle aç olacaktı. Mutfağa girdiğimde ilk onun yiyeceği şeyleri kabına koyarak hazır ettim. Kendim için güzel bir omlet hazırladıktan sonra yanına ekmek kızarttım. İkisinin tadı birleştiğinde harika bir uyum yakalıyorlardı. Dünden kalan kızarmış sosisleri ısıttıktan sonra hepsi mideme yolculuğa çıkmaya hazır hale gelmişlerdi. Kettle ile ısıttığım suyu bardağa döktüğüm nescafe ile birleştirdiğimde kahvenin sıcak buharı yüzüme çarpmıştı. Güzel kokan mutfağım yüzümü gülümsetmiş ve boş midem kendini hatırlatmıştı.

Hazırladığım her şeyi masaya dizdikten sonra sandalyeme oturdum. Büyük bir iştahla her birinin tadına bakarken ayaklarıma dolanan yumuşak bir şey hissettim. Lily olduğunu anlamam uzun sürmedi. Sevilmek istiyordu anlaşılan lakin beklemek zorundaydı. Bu aramızda çok rastlanan bir durumdu. Ben onu sevmek istediğimde izin vermez, tam onu sevemeyecek durumda olduğum zaman yanıma gelirdi. Tam şuan yaptığı yalakalıklar boşunaydı. O da bunu anlamış olacak ki kısa süre sonra kendi yemeğini yemek üzere yemek kaplarının yanına gitmişti.

Kahvemin son yudumunu almamla beraber günlük kahvaltı dozumu doldurmuştum. Kirli tabakları ve tavaları lavabonun içine yerleştirdikten sonra banyoya gidip ellerimi yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Bulaşıkları eve gelince halletmek istiyordum. Bugün izin günümdü ve kendime yeni kıyafetler almak istiyordum. Bunun için üstümde bir heyecan vardı. Yeni kıyafet almayalı uzun zaman oluyordu.

Yalnız gezecektim. Yaşadığım şeyler doğrultusunda hayatıma birilerini almaya çekiniyordum. Kursta benim gibi başka öğretmenler de vardı. Şimdiye kadar iyi anlaşmıştık ve bana çok yardımcı olmuşlardı ancak yinede temkinli davranmak istiyordum.

Düzenimi bozmama sebep olan herkese kızgındım.

Odama girer girmez dolabımı açıp ne giyeceğimi düşündüm. Kıyafet deneyeceğim için rahat ve sade bir şeyler tercih edecektim. Siyah bir sweatshirt ve siyah nike eşortman işimi görürdü. Hava durumuna göre bugün soğuk olacaktı. Siyah montumu çıkarıp elimdeki kıyafetleri yatağımın üzerine attıktan sonra üzerimdeki pijamalardan hızlıca kurtuldum. Kıyafetlerimle uyumlu siyah sütyenimi taktıktan sonra siyah atletimi giydim sweatshirt'ümü üstüme geçirdikten sonra altında kalan saçlarımı üste çıkardım. Eşortmanımı da giydiğimde son derece rahat hissediyordum.

Passionate Love // TaeLiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin