18

90 7 25
                                    

Chaeyoung'un evine gelmiştik. O nezarethaneden çıktığında ona nasıl sarıldığımı orada o an ne kadar ağladığımı asla unutmayacaktım. Tabi ben ağlayınca o da gardını indirip ağlamıştı. Konforsuz bir gece geçirdiğimizden ötürü ikimizin de hem vücutlarımız hem psikolojimiz yerlerdeydi. Ben bütün gece sandalye köşelerinde yarı uykulu yarı uyanık bir vaziyetteydim. Chaeyoung'un söylediği cümleyi beynimde analiz edip durmuştum. Bana söylediği şeyden sonra çok fazla konuşamadan çıkarılmıştım oradan.

Sabah saat on gibi onu bıraktıklarında sımsıkı sarılmıştım ona. O kadar sağlıksız bir psikolojideydim ki kendimi suçlamadan edememiştim. Demiştim kendime 'Kim Taehyung ne derse onu yap kimseye zararın dokunmasın.' Bunu Chaeyoung'a söylesem hiç şüphesiz beni Kim Taehyung'a yaptığından daha çok hırpalardı.

''Hemen uyumazsam ölecekmiş gibi hissediyorum.''

Chaeyoung'un bitkin sesiyle isyanını duyduğumda onunla aynı durumda olduğumdan her ne kadar gece dediklerini konuşmak istesemde bunu yapmadım.

Chaeyoung'un evine gelmeden önce kendi evime gidip Lily'i almıştım tabi. Şans uzun zaman sonra ilk defa yüzüme gülmüş olacakki kimseyle karşılaşmadan görevi başarıyla tamamladık. Aslında buraya gelmeyecektim ancak Chaeyoung çok ısrar etmişti. Kedimi almaya bile benimle gelmişti. Hakkını nasıl öderdim bilmiyordum.

''Aynı fikirdeyim o zaman yarınlar yokmuş gibi uyuyalım tatlım.''

(...)

Lalisa ve Chaeyoung nezarethanede kaderlerini değiştirecek olan diyalogları gerçekleştirirken. Kim Taehyung, tüm endamıyla lüks arabasının rahat koltuğuna oturmuş. Bacak bacak üstüne atmıştı. Elini çenesinin altına yerleştirmiş camdan yer yer karanlığı yer yer de ışıklı yolu izlerken hevesle düşünüyordu. O güzel sesin beyninin içinde yankılanmasına izin verirken dudaklarında bayık bir sırıtış vardı.  Telefonunun sesi kulaklarına ulaştığında ufak bir küfür mırıldandı. Elini takım elbisesinin cebine atıp arayan kişinin Jisoo olduğunu görünce kaşlarını çattı. Bu saatte araması endişelendirmişti. Saatin kaç olduğuna bakmamıştı bile lakin erken olmadığını bir salak bile anlayabilirdi. Telefonu tek bir parmak hareketiyle açıp kulağına götürdü.

''Alo Jisoo bir sorun mu var?''

''Seokjin'in evine gel.''

Reddetmesine veya soru sormasına izin vermeden yüzüne kapatıldı telefon. Kapatmasaydı büyük ihtimalle aralarında sözlü bir savaş çıkacaktı ancak Jisoo abisini nasıl köşeye sıkıştıracağını bilecek kadar zeki bir kadındı.

Kim Taehyung, sinirle elini alnına götürüp ovaladı ve bastığı düğmeyle şoförün konuşulan ve yapılan her şeyden bir haber olmasını sağlayan şeyi kaldırdı.

"Seokjin'in evine sür.'' 

(...)

Saat gecenin bilmem kaçıyken uyumalarına izin verilmeyen kadınlar tarafından zorla ayakta tutulan erkekler iyice agresifleşmişlerdi artık.

''Tanrı aşkına yarın konuşsak ne olacak sanki? Bayılacağım şimdi.''

Jimin konuştuğunda Hoseok onu onaylayan mırıltılar çıkardı. 

Aslına bakılırsa Jennie bile zorlanıyordu artık. Tek zorlanmayan ve dimdik duran Jisoo'ydu. O Lalisa'nın haline yakinen şahit olmuştu. Bu yüzden bu meseleyi ertelemeyi düşünmüyordu bile.

''Uyuyanı yakarım duydunuz mu? Abimi aradım işte gelecek sabredin biraz.''

''Bu hiçbir halta yaramayacak kabul et artık. Kendini boşa yoruyorsun.''

Jungkook konuştuğunda sinirle soludu Jisoo.

''Tek başıma olmayacağım sizde yardım edeceksiniz hatasının farkına varacak.''

Diyaloglar böyle sürer giderken açılıp kapanan kapı herkesi susturmuştu. Jisoo, uykuya dalmak üzere olan Seokjin'in kafasına bir tane geçirdikten sonra abisini ayakta karşılamak için ayağa kalkmıştı. Yediği darbeyle kendine gelen Seokjin, oturduğu yerde dikleşmişti.

Birazdan hepsinin uykusu uçup gidecekti nasıl olsa.

Kim Taehyung, bakış açılarına girdiğinde daha ağzını açamadan kardeşinin sorusu karşıladı onu.

''Nereden geliyorsun?''

Gözleri alayla parıldadı yaşadığı durum komik geliyordu kendisine asla gözünü korkutmuyordu.

''Karakoldan.''

''Ne?''

Evdeki tüm fertlerden koro halinde çıkan o kelime onu gülümsetmişti. Ancak anlatmak zorunda olduğunu biliyordu. 

''Hem senin yüzüne ve boynuna ne oldu bu yaralar ne?''

Her ne kadar üşense de anlatmaya başladı. Yoksa diğerlerini bir şekilde atlatsa bile  başının tatlı belaları olan kardeşleri ona asla rahat vermezdi.

''Dostum sence de aşırıya kaçmamış mısın? Birine duygularının olması çok güzel bir şey lakin artık zorlamasan mı? Hayatı ikiniz içinde zorlaştırmayı bırak artık.''

Namjoon, bilgeliğini ortaya koyarak mantıklı bir tavsiye verdi fakat içten içe boşa kürek çektiklerinin de farkındaydı. Zira herkes gibi bu evdekiler de bilirdi ki Kim Taehyung istediğini elde ederdi.

Yinede bir ilk yaşanması için uğraşacaklardı.

Kim Taehyung, zeki bir adamdı tüm bu konuşmaların, sorgunun kimler tarafından planlandığını çoktan anlamıştı. Bugünün geleceğini de elbette biliyordu.

''Bunca yıl beni biraz olsun tanıdıysanız şu aşamada bu kelamlarınızın beni vazgeçiremeyeceğini bilirdiniz. O güzel çenelerinizi daha fazla yormayın derim bir faydası olmaz sizlere.''

Jennie daha fazla dayanamadı.

''Jisoo unnie bize anlattı. Odana kadar gelmiş seni istemediğini söylemiş. Birde üstüne ona karşı olan tutumun onu iyice delirtmiş. Oppa gözlerin bu kadar mı kör oldu?''

Bunun üzerine Jisoo da lafa girdi.

''Aynen öyle. Biz Jennie ile bir şeylerden hep şüphe ettik ama konduramadık. İhtimal vermek istemedik...''

''İhtimal verseydiniz de bir şeyleri değiştiremezdiniz sevgili kardeşlerim. Hakikatten kaçıldığı nerede görülmüş?''

Jungkook, hariç diğerleri dil dökmeye devam etti. Jungkook ise bu boşa olan mücadelelerini içinden gülerek izledi. Her şekilde Lalisa'nın mutlak sonu tek bir kişiye çıkıyordu şimdiden sonra. O hyung'unun sevgisine de hislerine de güveniyordu. Ayrıca onların gücü ortadaydı. Neleri hiç zorlanmadan elde edebilecekleri ortadaydı. İsterlerdi ve elde ederlerdi o kadar. İçlerinde bunun bozulmasına asla izin vermeyecek bir ego gizliydi. Bu yüzden Jungkook gereksiz dram yaptıklarını düşünüyordu. Hepsi kanatsız melek gibi davranmaya başlamıştı anlamsız bir biçimde...

''Neden Hyung'un hislerine güvenmeyi denemiyorsunuz. Lalisa'yı her gün dövecekmiş gibi davranmanız çok zorlama geliyor artık bana.''

Çenesini tutamadı her zamanki gibi. Normalde öylece susup bu başarısız girişimlerini izleyip sonrasında alay etmeyi planlamıştı oysa.

''Daha kaç kere söyleyeceğim Lalisa bu hayatı kaldıramaz. Hem o da istemiyor.''

''Uzaklaştırmaya çalışacağınıza istemesini sağlayın o zaman. Bu vakte kadar kime isteklerimizi reddetme özgürlüğü tanıdık ki?''

Jisoo'ya cevaben konuştu. Kim Taehyung'a baktığında kendisine gülümsüyordu.

''Beni anlayan birinin olması ne güzel. Lakin sizlere de kızmıyorum. Zamanla anlayacağınızı biliyorum çünkü.''

Oturduğu koltukta bir süre görkemli avizeyi inceledi ardından evdeki insanları tek tek turladı gözleri hepsi onu odaklanmıştı.

''Lalisa, hem kalbimde hem beynimde daha önce hiç yaşamadığım şeyler yaşattı bana. Onu bu dünyada daha önce istediğim canlı ve cansız varlıklar olmak üzere herkesten daha fazla istiyorum.''

Jennie ve Jisoo'ya baktıktan sözlerine devam etti.

''İşte tamda bu sebeple beni durduramazsınız denemeyin bile.''

Bu sözler sadece dağın görünmez kısmıydı. Herkesi fazlasıyla zor günler bekliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Passionate Love // TaeLiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin