GERÇEK BİR HAYAT HİKAYESİ...
Okuldan gelince formamı bile çıkarmadan yatağa kendimi attığımı hatırlıyorum. Uyandığımda güneşin evine gittiğini ve ayın yıldızlarla birlikte yerini aldığını gördüm penceremden. Yatağımın içi çok sıcak olduğu için ter bastı. Oysaki yatarken üstüme hiçbir şey almamıştım. Muhtemelen annem örtmüştü üstümü.
Annemin o her zamanki bilindik terlik seslerinin parkenin üzerinde gezindiğini duydum. Benim odama doğru geliyordu. Ne zaman bir çift terlik sesi duysam o zaman annemin odama geldiğini anlıyorum. Çünkü annem terliğini sabah giyer, gece yatana kadar çıkarmaz hiç ayaklarından. Yerlere çıplak ayakla basamaz. Çünkü annemin haşerelere karşı fobisi var. Hatta isimlerini duyduğunda bile tüyleri ürperir.
Annem sessizce kapının kolunu çevirdi.
'' Uyanmışsın Kaymak Kızım''
Annem bana her zaman kaymak kızım der, böyle sever beni.
''Evet yeni uyandım bende tam sizin yanınıza gelecektim''
''Akşam yemeği için geç kaldın ufaklık''
'' Anne ben ufaklık değilim artık, büyüdüm kocaman kız oldum''
Ben ne dersem deyim, ne kadar büyürsem büyüyüm hala annemin ve babamın gözünde elinde pamuk şekeriyle dolaşan,pembe etek giymiş tatlı mı tatlı masum kız çocuğuyum. Halbuki neredeyse on beş yaşındayım.
''Sen ne kadar büyürsen büyü bizim gözümüzde hep çocuk kalacaksın güzel kızım.''
Yatağımda bağdaş kurup oturdum. Bu sırada annem de yanıma geldi. Oturması için ona yer açtım.
''Gelir gelmez neden uyudun prensesim? Bir şey mi oldu?''
''Başım ağrıyordu anne. Okulda da yoruldum biraz. Ama merak etme geçti zaten''
Annem bana hiç kıyamaz. ''Doğru söyle gerçekten geçti mi? Geçmediyse hemen yemeğini yeyince ilaç iç.'' dedi ve elini anlıma götürdü. ''Hmm anladım ben sen yemek yemedin demi okulda? Ondan oldu ben biliyorum.'' Hayır annecim desemde inanmadı. Sonra çıktı odadan. Yemeğimi hazırlayacakmış. Onlar yemek yemişler beni uyandırmaya kıyamamışlar.
Annem gidince tekrar bıraktım kendimi yatağa. Canım hiçbir şey istemiyordu.Sanki bütün enerjim çekilmişti. Ne yemek yemek ne yataktan kalkmak ne de başka bir şey yapmak... Yataktan kalkıp da mutfağa gitmeye o kadar üşendim ki tam o sırada annemin sesi geldi mutfaktan.
''Hadi kızım sofra hazır. ''
İstemeye istemeye kalktım yataktan. Zaten daha ne kadar kalacaktım ki yatakta. Usulca lambayı açtım. Gözümü aldı ışık. Işığı açmamla kapatmam bir oldu. Elimle sırtımı yokladım. Sırtım sırılsıklam olmuş terden. Annem keşke üstümü örtmeseydi diye düşündüm. Üstümü değiştirmek için dolabıma gittim. Pencereden odama yayılan ışıkla üstüme bir tişört geçirdim. Tam kapıyı açtım odadan çıkacakken DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ELİF diyerek odama doluştular. Babaannem ve dedem bile gelmişlerdi. Annem en önde duruyordu ve elinde bir pasta vardı. Pastanın üzerinde maytaplar mumlar... Babamın elinde kocaman bir papatya buketi, babaannem ve dedemin elinde hediye paketleri...Yiğit yanıma geldi, belimden sarılarak ''İyi ki doğmuşsun canım ablam'' dedi. Yusuf da yerde oturmuş olanları şaşkınlıkla izliyordu.Geçekten de şaşırmamak elde değildi. En başta şaşkınlığımdan hiçbir tepki veremedim. Olanları anlamam biraz zaman aldı ama sonra anladım. Bugün benim doğum günümdü. Nasıl da unutmuşum.
Annem pastayı bana doğru uzatmış, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle "Üflemeyecek misin?" diye sordu. Maytaplar zaten sönmüştü bende pastaya doğru eğilip önce dilek tuttum ve küçük bir üflemeyle mumları söndürdüm.
"Allah'ım bu yılın sağlıklı , hayırlı olmasını ve tüm sevdiklerimin her daim yanımda olamasını istiyorum. Bu yaşımı diğer yaşlarımdan faklı olarak sakin ve macerasız yaşamayı diliyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOCUK GELİN MELEK
Literatura FaktuÇamurdan tabaklar, çöpe atılan mısır püsküllerinden bez bebeklerimize saç yaptığımız, iki bidon su için saatlerce yürüdüğümüz yaştayım ben. Akşam olunca sokak lambalarının altında konu komşuyla hasbihal etmek için havanın kararmasını iple çektiğimiz...