Bugün de Chuuya yı görebilmek için evinin yolunda bekliyorum uzun süre geçmesine rağmen gelmiyor ona ne kadar pişman olduğumu eğer beni affederse tekrar ona dönmek istediğimi söylemek istiyordum eğer yalnız kalmak isterse önemli olmayacağını o yalnızlığa ortak olur kendi yalnızlığı değil bizim yalnızlığımız haline getireceğimi ona haykırmak istiyorum belki işi uzun sürmüştür diye bir süre daha bekliyorum sonra aklıma bugün onu terk ettiğim gün olduğu geliyor. Chuuya belli etmese de duygusal bir insan bunu biliyorum ona bu haberi verdiğim yerde olmalıydı geç kalmasının başka bir açıklaması olmamalıydı. Gün batımının izlendiği en güzel yerdi burası ancak onu terk ettikten sonra bir daha gelmemiştim buralara, kararımı ona söylerken utancımdan önce ben çekip gitmiştim ne yüzüne ne de arkama bakmıştım şimdi tarih kendini tekrar etmek istiyormuş gibi aynı yerde duruyorum tek eksik Chuuya ydı artık benden ümidini kesmiş miydin o yüzden mi burada değilsin diye düşünmekten edemiyorum ama bu duygunun beni ele geçirmesine izin vermemem gerektiğini biliyorum kabul ediyorum fazla bencildim sorumluluk denen şeyin bir gramı dahi yoktu en önemlisiyse eskiden yaşamadığım için duyguları çözmekte pek becerikli değildim duygularını anlayabildiğim tek kişinin sen olduğunu biliyorum bir süre daha bekliyorum hava Turunculuğunu kaybediyor ve laciverte bürünmeye başlıyor, sanırım evde olman kalan en mantıklı seçenekti bu yüzden ait olduğum yer olan çatına çıkmak için tekrardan yola koyuluyorum
Evine yaklaştığımda artık sana duygularımı açmam gerektiğini hissediyorum bu durum daha ne kadar ilerleyebilirdi seni seviyordum bunu önceden kabul etmediğim için pişmanlığım kaça katlanmıştı artık sayamıyorum evinin önüne geldiğimde ışıkların kapalı olduğunu fark ediyorum geri dönsem mi diye düşünüyorum ancak sana bunu artık söylemem gerektiği aklıma geliyor uyumayı sevdiğini biliyorum ama seni sinir etmek her zaman hoşuma giderdi seninle uğraşmak benim için mutluluğun gerçek anlamıydı apartmanına girdikten sonra merdivenlerini tırmanmaya başlıyorum yerde en sevdiğin sigaradan hiç açılmamış bir paket görüyorum biraz daha ilerlediğimde kahvaltılık malzemeler artıyor ve dairene yaklaşıyorum kapını ağzına kadar açık bulduğumda yerimde bir kaç adım geriliyorum aklıma gelen kötü seneryalordan kurtulup dairene bir kaç adım daha yaklaşıyorum şimdi ayaklarını görüyorum yerde uzanıyorsun biraz daha ilerlediğimde yerde yan bir pozisyonda yatan seni görüyorum yüreğim ağzıma geliyor ve son hızda koşarak yanına gidiyorum "CHUUYA, CHUUYA BENİ DUYABİLİYOR MUSUN!" Nefes alış verişini dinliyorum hızlı bir şekilde nefes alıp versende her şey normal görünüyor yaralanıp yaralanmadığını kontrol ediyorum ve vücudundaki sargılar dikkatimi çekiyor korkuyorum neredeyse bütün vücudun onlarla kaplı kollarını kontrol ediyorum oralarda da kalbimi sımsıkı saran bu sargılarla karşılaşıyorum ama hayati olmadığı her halinden belli bu yüzden derin bir nefes veriyorum elimi alnına koyduğumda kaynayan bir sudan daha sıcak olduğunu fark ediyorum kapının üzerindeki anahtarı alıp kapıyı kapatıyorum seni yatağa yatırdığımda yorgana doğru hamle yapıyorsun ancak ateşi olan kişilerin biraz üşümesi gerektiğini biliyorum ulaşmaya çalıştığın yoganı alıp kenara doğru fırlatıyorum ve cama doğru yürüyüp camı açıyorum hava sonbahar ayında olduğumuz için yeterince soğuk olduğundan üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya gerek duymuyorum içeri gidip alnına koymak için bez ve bir su hazırlıyorum geri döndüğümde kollarını kendine sarmış C şeklinde yatıyor ve çok savunmasız görünüyordun seni bu dünyada bir başına bıraktığım için yalnızlığına ortak olamadığım için bir kere daha nefret ediyorum kendimden alnına bezi yerleştirdiğimde bir miktar titremeye başlıyorsun ve kendine daha sıkı sarılıyorsun sanki seni kurtarabilecek kişi sadece senmişsin gibi seni buna alıştırdığım için ne kadar üzgün olduğumu söylesem özür dilesem bir şeyleri değiştirebilir miyim diye merak ediyorum yanına uzanıp seni kendime çekiyorum titremen biraz da olsa duruyor ellerim saçlarını bulduğunda onları yavaşça okşuyorum her zamanki gibiydi kendine özgü olan saçların yumuşak ve hoş dokuluydu bunu severdim ama dokunma fırsatını ilk kez edinebilmiştim ben saçlarını okşarken sende ellerinde üzerimdeki ceketi gitmemden korkarmışçasına sıkıyorsun hep mi böyle uyuyordun bu kadar zarif, saf ve insanın vicdanının en derinlerinden başlayarak bütün zerresine dokunan bir çaresizlik içinde..........orda bir kere daha pişman oluyorum her zamanki gibi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Love You [Soukoku]
Fanfiction"Hala bekliyor musun? Beklemek hiç duymayan birine Dünya'nın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız. Peki ya umut? Şimdi hiç görmeyen birine, gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız" demişti Cem Adrian bir şarkısında ben bu kitapta imkansızlı...