Randevu :)

705 50 138
                                    

(Somut içerir)
Siktir!
Bu bilgisayarlar normal bir bilgisayar değildi, benim odamın banyosundaki kameranın izlendiği bilgisayarlardı. Sadece banyo değil bütün odam. Recep Bey beni burdan izliyor muydu? Başka yerlere de baktım, bütün sekmelere, masa üstüne, dosyalara ama yok.
Başka kimseyi izlemiyordu, bir tek beni izliyordu... Kapıda konuşması aklıma geldi. ' Bu yan odada oturan çoçuğun ismi nedir? , sevgilisi var mı?' Diye. Bana saplantılı mıydı?

Saatin 7.30  olduğunu fark ettim. Çok oyalanmıştım. Odama gittim, duş aldım ama kamarayı alıp başka yere koydum. Küçüktü fark etmek zordu ama yakından baktığında anlaşılıyor kolayca ordan oraya taşınabiliyordu. Duştan çıkıp giyeceğim kıyafete karar verdim, takım elbise giyecektim. Saatin gelmesini bekledim. Sosyal medyada geziniyordum ki tanımadığım bir numaradan mesaj geldi.

'Merhaba Todoroki. Ben Recep. Numaranı dosyandan aldım. Numaramı kaydet, lazım olur :)'
' Merhaba Recep Bey, kaydettim. Akşam nerede buluşuyoruz?'
'Ben seni almaya geleceğim.'
'Tamam'

Saat sekiz buçuktu zaman geçmiyordu, odanın içinde dört dönüyordum sonra aklıma kamera geldi. Beni izliyor olabileceğini düşündüm ve daha sakin davrandım. Oyalandım ve saatin dokuza geldiğini anladığımda ayaklandım ve kapı çaldı. Sanki tam dokuz olmasını beklermiş gibi.
Kapıyı açtığımda Recep Bey ile karşılaştım.

-Merhaba, seni ben götüreceğim.
-Merhaba, tamam telefonumu alıp geliyorum Recep Bey.
- Tamam bekliyorum.

Böylece alt kata indik ve arabasına bindik. Beş dakika sonra vardık masamız mumlar ile süslenmiş kadehler koyulmuştu. Gerçek randevu muydu bu şimdi?

Ortalıkta kimse yoktu çalışanlar biz gelince çıktı. Yalnız kaldık. Yemeğimiz gelmişti. Sessizce yemeğimizi yedik kendinden bahsetti. Bende kendimden. Laf lafı götürdü.

'Sanırım çok içtim. Başım ağrıyor'
'Bugün de böyle olsun ne var canım. Her zaman içmiyoruz ki.'
Kıkırdadım.
'Doğru' dedim ve bir bardak daha doldurduğunu fark ettim. Amacı beni sarhoş etmek miydi? Kafam güzelleşti.

* Yazarın anlatımından *

Todoroki sarhoş olmuştu ve saçmalıyordu. Ama Recep'in umrunda değildi sadece onu izliyordu. Recep ayağa kalktı ve bir müzik açtı, elini Todoroki'ye uzattı.

'Benimle dans eder misin?' dedi.
'Nasıl ya biz çıkıyor muyuz?'
'İstersen çıkarız.'

Todoroki utançla güldü ve eli ensesinde ayağı kalktı. O şarkı açık yarım saat dans ettiler. Todoroki tam bayılacak oldu ki Recep onu duvara yasladı ve yüzüne doğru yakınlaştı. Dudakları dudaklarına deydi, Todoroki şaşkın bir şekilde dururken Recep durmadı dakikalarca öptü. Todoroki onu ittirdi.

'Hadi ama bunu sende istiyorsun biliyorum.'
'İstemiyorum! Hele böyle olacaksa hiç istemiyorum!'
'Tamam o zaman bir kadeh daha içelim bize!'
'Biz diye bir şey yok!'
'Ama olabilir değil mi?'
'Hayır!'

Todoroki koşar adımlarda uzaklaşıyordu ki Recep onu kolundan tuttu ve kendine doğru çekti.

'Hadi ama naz yapma...'
'Bırak beni!'

Restoranın mutfak kısmının yanında bir oda vardı. Çalışanlar sabahladıkları zaman burda kalıyorlardı. Recep Todoroki'yi oraya doğru çekti ama Todoroki hala gitmeye çalışıyordu.

'Ne işimiz var burda? Kuşlar hala uçuyor mu?'
'Sen sarhoş olmuşsun Todorokim.'
'Todorokim mi? Ben ne zaman senin oldum?'

Recep perdeyi kapattı ve Todorokiyi kendine doğru çekti. Dudakları yine onun dudaklarındaydı. Todoroki bu sefer karşı çıkmadı, yatağa uzandı. Recep onun  gömleğinin düğmelerini birer birer açtı, Todoroki onun pantolonunu indirdi. Çırılçıplak, Recep yatağın başlığına sırtını dayamış Todoroki onun üzerinde Recep'in kafası Todoroki'nin boynunda elleri özel bölgesindeydi.
Todoroki'nin elleri Recep'in ellerinin üzerinde baskı uygularken vücudunu aşağı yukarı sallıyor 'ah' 'aww' sesleri hiç durmuyordu...
Sabaha kadar durmadılar, çırılçıplak , iç içe , bağıra çağıra, uyuya kalana dek...

*Sabah Todoroki'nin ağzından*

Başımdaki ağrı ile uyandım. Bunun dün Recep Bey ile olan görüşmemizde sarhoş olduğum için olduğunu düşündüm.

Biraz daha kendime geldim ve çıplak olduğumu anladım arkamı döndüm Recep Bey ile karşılaştım utancımdan yerin dibine batarken onu uyurken on saniye daha izledim ve bunu neden yaptığımı düşündüm. Hızlıca kalktım üzerimi giyindim. Dün gece ne olduğunu hiç bir şekilde hatırlamıyordum. Hızlıca giyinip dışarı çıktım. Hızlıca odama gittim dikkat çekmemeye çalıştım fakat elimde değildi. Kıpkırmızı olduğumu biliyordum ve daha çok utanıyordum.

Odama geçtim üzerimi değiştirdim. Saat on ikiye geliyordu ve bugün Türkiye'yi gezecek, saat on iki buçukta yola çıkıcaktık. Hızlıca duş aldım. Ardı ardına 3 gün duş almak. Bu normal değildi.  Hazırlandım, kahvaltı bile yapamamıştım bir kaç lokma attım ağızıma ve dışarı çıktım. Kapıda bizimkiler bekliyordu. Recep Beyde ordaydı ama onu görmezlikten geldim.

'Dostum neden geç kaldın? Domates gibisin!'
'Domates gibi mi? Ciddi misin?'
'Evet neden böyle oldun?'
'Asik olmis bü yakisikli!' 
'Alay etmeyin! Hadi geç kalıyoruz.'

Diyerek konuyu geçiştirdim ve arabaya bindik. Bir kaç dakika sonra trafikli bir yola girdik. Bizimkiler kendi aramızda sohbet ediyorlardı ama ben sohbet edicek gibi değildim. Yolu izliyor dün geceyi düşünüyordum.

Bir kaç dakika sonra araba hızını arttırdı ve sağa sola doğru kaydı ne olduğunu anlayamadan araba bir duvara doğru hızlıca çarptı ve öne doğru çarptık. Gözlerim kapanıyordu. Kafamın kanadığını hissettim. Sanki yer yarılmış herkes içine girmiş gibi kimse konuşmuyordu ama kulamda çok kötü
bir uğultu vardı, çınlıyordu ve birilerinin bana seslendiğini hissettim, bu Recep Bey'di.

Todoroki ve reçelin mükemmel uyumu 😌✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin