16. Bölüm

64 4 2
                                    

"Beni bırakıp gittiğini düşünmeye başlamıştım."

Bahar anlamadan ona baktı. Gürültüden sesini duyurmak zordu. Kulağına eğildi yine. "Kaybolduğunu sanmıştım." dedi.

"Ben de." diye ona katıldı Bahar. Yiğit başını kaldırmadı. Uzaktan onun boynuna gömülmüş gibi duruyordu.

Bahar kahkaha atmaya başladı. "Kendimi kaybettiğimi değil bu arada, seni kaybettiğimi sandım."

Yiğit de güldü onunla birlikte. "Parfüm sürmüyorsun." dedi öylesine. Tonlamasından ne ima etmeye çalıştığını anlamadı Bahar. Yiğit astımından dolayı rahatsız olmasın diye rafa kaldırmıştı bir süreliğine tüm parfümleri.

"Neredeyse bir aydır, evet. Seninle çalışmaya başladığımdan beri."

"Kokunu seviyorum." Konuşurken nefesi onun boynuna çarpıyordu. Boynu gıdıklansa da bu Bahar'ın hoşuna gitmişti.

"Alkol kokuyorum." 

'Alkol doluyum' diye düşündü. Başı da dönmeye başlamıştı şimdi. Alnını önünde dikilen Yiğit'in omzuna yasladı.

"Yine de kokunu seviyorum. Benim için parfüm kullanmamanı da seviyorum. Yaptığın o abuk subuk çayları bile seviyorum sanırım."

Yarın bu konuşmaların hiçbirini hatırlamayacaktı. Gülümsemesi yayıldı. Yiğit onun yüzünü görmüyordu ama gülümsediğini hissediyordu belki.

"Beni?" kafasını hafifçe geri itip duvara yasladı. Yiğit, duvar ve Yiğit'in kolu sayesinde hapsolmuş, hareket alanı azalmıştı. İşte sarhoşken yaptığı saçma şeyler buna benzer şeylerdi. Gereksiz cesaretler, her şeyi açıklığa kavuşturma çabaları, konuşkanlık...

Yiğit de başını geriye attı. Havada tempolu bir müzik vardı, bir de hızla titreşen ışıklar. Bu bile Bahar'ın başını daha fazla döndürmeye yetiyordu. Bu yüzden gözlerini Yiğit'inkilere kitleyip hareket etmemeyi seçti. Zaten iç güdüleri de buna yönlendiriyordu onu.

En son kim konuşmuştu? Kim kimden cevap bekliyordu? Umrunda değildi. Artık sadece başını sabit bir yere koyup gözlerini kapatmak istiyordu. Bunun yerine bir anda Yiğit'in dudaklarını kendininkinin üstünde buldu.

Bu his karında kelebek dolaşması gibi değildi. Sadece o kadar değildi yani... Tüm vücudu uyuşmaya hazırmış gibiydi. Yiğit kollarını onun beline dolarken o da refleksle boynuna sarıldı. Az önce sadece boynunda hissettiği gıdıklanmayı şimdi ayak parmaklarından boynuna kadar her yerinde hissediyordu. Tutkuyla öpücüğe karşılık verdi. Zaman algısı tamamen kaybolduğu için şu anda da her şey donmuş gibiydi Bahar için. Bir süre daha böyle kalsa hiç sorun olmayacaktı.

Karşısındaki erkek, bir kadını nasıl baştan çıkaracağını biliyordu. Dokunuşlarıyla, dudaklarıyla vadettiği her şeyi verebiliyordu. Müzik sesi yavaşça yerine oturunca geri çekildi Bahar. İkisi de henüz bir şey demeden başını tekrar onun omzuna yasladı. 

**

Sinir bozucu bir zil sesi uyandırdı onu uykusundan. Ama yabancı bir zil sesi. Bahar başını kaldırıp kurumuş boğazıyla ve ağrıyan başıyla etrafa bakındı. Yabancı bir yatak? Kısa bir hatırlatma yapmaya çalıştı kendine. Hiçbir şey net değildi ve düşündükçe daha baş ağrıtıcı oluyordu. Lacivert- gri çizgili yorganı kendine çekip karşıdaki kapıya baktı. Ardındaki odayı tanıyınca anlık bir rahatlama yaşadı ama bu dış kapı açıldıktan sonraki sesi duyana kadardı.

"Hangi cehennemdesin sen?" dedi Cihan'ın kızgın sesi. Ardından Yiğit lacivert koltuğun diğer tarafında göründü. Bahar'ın ilk yaptığı yorganı başına kadar çekip abartılı nefes alış verişlerini düzenlemeye çalışmak oldu. Başarılı değildi tabiki.

SonbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin