17. Bölüm

46 3 2
                                    

"Ne demek bugün gelmiyorsun? Ceren şaka mı yapıyorsun? Bak 'sürpriz' diye sonradan ortaya çıkıp beni şaşırtmalı saçma planların varsa unut onu. Çünkü önce sana sevgili tribi atarım sonra bir daha yüzüne bakmam!"

"Hayır, büyük ihtimalle birkaç gün sonra yılışık yılışık mesajlar atmaya başlarsın. İnan en kötü öyle bir planım olmasını isterdim ama şu saçma konsey Kayseri'de de bir seminer ortaya atınca gitmek zorunda kaldık. Şu an buradaki hiçkimse memnun değil bu durumdan ve çocuğunun anaokulunu değiştireceğini söyleyen tehditkar velileri buradan telefonla zapdetmeye çalışıyorum."

"Ama bu çok kötü. Bugün evime geçecektim nihayet. Sen olmadan nasıl adımımı atacağım oraya?"

"Yardımsever patronuna söylesene bunu." Ceren'in yılışık sesi telefonun diğer tarafından bile kendini belli ediyordu.

"Tavsiyeni istemiyorum." diye karşılık verdi ona.

"Bir dakika. Of ya yine velilerden biri arıyor sanırım. İki gün sonra gelmemiş olursam kendimi Karacadağ'dan aşağı attığımı anla tamam mı?"

"Ceren Kayseri'dekini adı Erciyes Dağı."

"Tüm dağlardan nefret ediyorum!"

Telefonu kapattıktan sonra internetten otel rezervasyonları hakkında bir şeyler aramaya başladı.

Yiğit'e daha fazla yük olmak istemiyordu. Onun kendisi hakkında kötü düşündüğünü sanmıyordu ama "Arkadaşım gelmeyecekmiş iki gün daha sende kalayım." demek yüzsüzlük olurdu. Ceren'in ev arkadaşlarının da bu gece evde olmayacaklarını öğrenince başka bir ev olsa bile tek başına kalma fikri ürkütücü gelmişti. Evet, otel odasında da tek başına olacaktı ama yine de aynı şey sayılmazdı. Geceliği en ucuz otellerden birinin sayfasına tıklayıp telefon numarasını bulmaya çalıştı.

Saat sekize geliyordu. Birazdan işten çıkardı ama direkt otele gidip sıkıntıdan patlamak da çok işine gelmiyordu. Sıkıntıyla sayfanın en altına ulaştı. Dışarı çıksa belki? Hayır! Başka bir hatırlamayacağı geceye hazır değildi. Geçenki hakkında zaten hala sorular vardı kafasında. Yiğit, bir problem olmadan eve vardıklarını söylüyordu ama Bahar yine de onu rezil edecek bir şey yapmamış olmayı umdu.

Umarım ona cilve yapmaya çalışmamışımdır. 

Bunu bazen yapardı. Daha doğrusu yaparmış. Çünkü bunu ona Ceren anlatmıştı. Baştan çıkarıcı bir gülümseme eşliğinde tek gözünü ona kırptığını anlatmıştı. Tabi sarhoşluktan mimiklerinin yüzde ellisini kullanamazken ne kadar baştan çıkarıcı olduğunu düşünmek zor değildi. Ve evet, bu tekniği Ceren'in üstünde bile uygulamıştı.

Bunun olma ihtimali olduğunu düşününce yüzünün kızardığını hissetti. Lanet bir goji suratlı olmuştu yine yüksek ihtimalle.

"Burası fazla mı sıcak yoksa senin için?"

Daldığı yerden onu Cihan çıkardı. Bej, ahşap masanın diğer yanında başını biraz ona eğerek dikilmiş, gülümseyerek Bahar'a bakıyordu. Çekici gülümsemesi, mavi gözleri eşliğinde...

Yine de Bahar gözlerinin içine bakınca geçen seferki o midede kelebekler uçuşması olayını hissedemediğini fark etti. Ona bakınca hala etkileyici biri olduğunu düşünüyordu ama bu yeterli gelmiyordu yine de.

"Ah," dedi Bahar onun farkına varıp. Elini yelpaze gibi kullanmaya çalıştı. "Yağmurlu bir haftasonundan sonra sıcak bir yaz akşamı." 

"İyi olduğunu görmek güzel."

Bunun alt metninde 'defalarca aradım açmadın, senden haber almak zor oldu, en azından benim tekrar aramamı beklemeden bana dönebilirdin.' gibi ifadeler yatıyordu ama Cihan'ın gülümserken kısılan gözleri kendini ele vermiyordu.

"Teşekkür ederim. Ve arayamama olayı için gerçekten üzgünüm. Ev olaylarıyla uğraştığım yoğun bir hafta sonuydu."

Tamamen yalan! Her şeyle Yiğit ilgilenmiş ve Bahar'ın eve uğramamasını sağlamak için çok çaba sarfetmişti.

"Hayır, sorun değil. Ve hırsız olayı için de geçmiş olsun. Eve yerleştin mi tekrar."

"Aslında hayır, arkadaşımda kalıyordum ama o bugün uygun değilmiş. Ben de bu gece için bir otel ayarlamaya çalışıyordum."

Bunu Yiğit'e söylemeyecekti. Söylerse "Beni evine davet et. Bak otellerde boş oda arıyorum." der gibi olacaktı. Aslında onun evinde kalmak ummadığı kadar rahattı. Evde kesinlikle iş yerindeki Yiğit Bey değildi. Yine de bu kadar yüzsüz olmak işine gelmiyordu.

"Otel mi? Bak benim evimde kalabilirsin istersen. Benim için hiç sorun olmaz. Hatta rahatsız olursan ben bu gece Yiğit'e de gidebilirim."

Demek ki bunu hiçkimseye söylememek gerekiyormuş.

"Hayır, bunun için dememiştim. Hatta biliyor musun? Sanırım şu an bir rezervasyon yaptım bile. Kimsenin düzenini bozmak istemem."

Aralarında kısa bir "Hayır, kesinlikle düzenimi bozmazsın."-"Benim için sorun değil. Bir geceliğine idare edebilirim." tartışması sürdü. Evet Cihan kibardı. Fazla kibardı. Israrcı kibardı.

"O zaman şöyle yapalım." dedi Bahar sonuca ulaşamadığını fark edince "Ne de olsa bir sözüm vardı. Sana yemek yapacaktım. Bunun için benim evimi değil de senin evini kullanabilir miyim? Daha sonra da otelime geçerim."

**

"Beğenmediysen dürüst ol lütfen." Çatalını kaşarlı mantarlı tavuk sotesine batırırken Cihan'ın tepkisini görmeye çalışıyordu.

"Saçmalama, harika olmuş! Hatta tarifini çalmaya yeltenebilirim bile."

"Tamamen senin olabilir." memnuniyetle diğer lokmasını attı ağzına.

"Hatta benim rus salatam çok basit kaldı bunun yanında."

Geçenki yaptığı yemekten bahsediyordu. Eğer bu olay sırayla yemek yapacakları bir ritüel halini alırsa hiç katlanamayacağını düşündü Bahar. Karşısındaki her gülümsediğinde mavi gözleri kaybolan yakışıklı çocuk hakkında böyle düşünmek onu suçlu hissettirmiyor değildi.

"O konuda hiç endişen olmasın. Hayatımda yediğim en iyi rus salatalarından biri olarak hakettiği sıralamayı aldı zaten o."

Zilin çalmasıyla kibarca izin isteyerek kapıya gitti Cihan. Bahar devam etti. Kabalık mı oluyordu acaba böyle? Derin bir nefes aldı. Karşısındaki çocuk o kadar nazikti ki bu yüzden kasıldığını hissetti.

"Ben de abur cubur getirmiştim sana ama bu güzel kokuya bakılırsa-"

Yiğit'in konuşarak kapıda başlayan yolculuğu yemek masasındaki Bahar'ı görmesiyle yarıda kesildi. 

SonbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin