Afallayarak önce Cihan'a sonra tekrar Bahar'a baktı. Bahar son lokmasını çiğneyemeden kalakalmıştı. Kötü bir şey yapmıyordu. Cihan'la arkadaş oldukları Yğit tarafından bilinmeyen bir şey değildi sonuçta. Ve tek yaptıkları yemek yemekti. Neden böyle kötü hissediyordu? Neden midesine koca bir çekiçle vurulmuş gibiydi? Ağzındaki lokmayı zorlukla yutabildi.
"Sanırım aramalıydım gelmeden. Böldüysem-"
Yiğit'in bakışını görmüştü. Ama açık kahverengi gözlerdeki ifadeyi bir türlü anlamlandıramıyordu. Kızgınlık mıydı bu? Şaşkınlık belki? Hayal kırıklığı olamazdı değil mi?
"Olur mu öyle şey?" dedi arkasında beliren Cihan elini onun omzuna koyup elindeki paketi alırken. "Hadi otur, sana da servis getireyim. Bahar sotesinin ne kadar harika olduğundan emin olmak istiyor."
Bahar'la Yiğit karşılıklı gülümsedi. Gülümseme bile denemezdi buna. Öylesine yapmacıktı ki... O sandalyeye geçerken Bahar da başını tekrar tabağına eğdi. Çatalıyla tavuklardan kaşarları ayırmaya çalışıyordu. Tek lokma daha yiyemeyecek kadar kötü hissediyordu ve neden böyle hissettiğini bilmemek daha da yoruyor ve sinirlendiriyordu onu.
"Bahar'ın küçük bir sözü vardı da önceden." dedi yeni servisi açtıktan sonra yerine oturan Cihan.
"Ben arkadaşını karşılamaya gideceğini sanmıştım." Yiğit onun aksine iştahla yemeye başlamıştı yemeğini. "Eve geçmeyecek miydin sonunda?"
"Hangi arkadaşını?" dedi Cihan araya girerek. İkisi de onu duymamış gibiydi. "Ah, ev konusu hakkında. Bugün de ertelemeye karar verdi sanırım. Otele gitmemeye ikna edemedim onu."
Bu sefer duymuşlardı. Yiğit hafif çatık kaşlarıyla kafasını kaldırıp Bahar'a baktı. Bahar'sa hala başını kaldırmıyordu tabağından.
"Otel ha." Yiğit ucunda büyük bir mantar parçası olan çatalı elinde bekletti. Sinirli ses tonunu sadece Bahar mı fark ediyordu acaba?
"Aynen, burada kalmasını söyledim. Ama oldukça inatçı kendisi."
"Cihan çok haklı Bahar. Burada kalsana. Emin ol burası oradan daha rahattır." Kastettiği kendi eviydi. Onun arkasından iş çevirdiğini düşünüyordu.
Ah Cihan... Neden bu kadar açıksözlüsün ki?
"Gerçekten," Sonunda başını tabağından kaldırabildi. Suratına zoraki bir gülümseme yerleştirdi. Bok gibi hissettiği anlaşılmasın istiyordu. "zahmet vermek istemiyorum. Bunu zaten konuşmuştuk."
"Zaten konuşmuşsunuz Cihan." Nasıl iştahla yemeğini yemeye devam edebiliyordu? Cihan nasıl onun iğneleme dolu sözlerini anlamıyordu? Yakın arkadaş değil miydi bunlar? "Çekiniyorsa ısrar etmeye gerek yok."
"Çekindiğimden değil." Son anda sesi titreyecek gibi oldu. Titremedi ama çok yakındı. Başıyla masadan izin alıp lavaboya gitti. Gidene kadar gözünden bir damla yaş düştü. Yine ki arkası dönük olduğu için fark etmediler. Ayrıca niye ağladığını bile bilmiyordu. Yiğit'in neden böyle abartılı davrandığını, onun bunu neden bu kadar etkilediğini...
Yiğit'ten hoşlandığını biliyordu zaten artık ama aşık olamazdı değil mi? Hayır hayır, kesinlikle... Ceren'in aklına soktuğu saçmalıklardı bunlar. Kafasının dağılması için Cihan'a yemek teklifi bile yapmıştı işte. İçinden gelmese yapmazdı. Yüzünü yıkayıp havluya silerken kafasını olumsuz anlamında salladı kendi kendine.
Hayır Bahar, o kadar ileri değil. Yiğit'e aşık falan değilsin. Sadece seni bu kadar zorlaması etkiledi seni. Bir şeyim yok.
Gerilim dolu masaya geri dönmek için derin bir nefes aldı.
**
Yiğit, yanlarından ayrılmak için bir hamlede bulunmadı, Cihan da olaydan rahatsız değildi. Aslında Bahar için de sorun yoktu ama film izlerken çenesi gerilmiş, biçimli dudaklarını farkında olmadan sıkmış çocuğa bakınca üzerinde bir ağırlık hissediyordu istemsizce. Cihan, onların arasındaki soğukluğun farkında değildi. Ne de olsa onun ikisini gördüğü tüm seferlerde aralarında bir çekişme oluyordu.
Gece yarısına doğru film biterken yerinde gerinip etrafına bakan Yiğit gitmek için ayağa kalktı. Bahar elinde koltuğun yastığıyla top gibi olmuş, gözleri uykuluymuş gibi yarı aralıktı. Saate bakınca gözlerini açtı tamamen.
"Neredeyse geceyarısı olmuş. Ben de artık gitmeliyim." Bordo çantasına yöneldi. "Her şey harikaydı Cihan teşekkürler."
Yiğit'in kendini izlediğini fark etti ama ona dönmedi.
"Asıl ben teşekkür ederim." dedi onlarla beraber ayağa kalkan Cihan. "Hala gitmek istediğine emin misin?" diye sordu Bahar'ın ağzını son bir kez aramak için.
Gülümseyerek başını salladı ayakkabılarını giymeden önce.
"Seni bırakmamı ister misin? Ya da Yiğit de bırakabilir. Otelin neredeydi?"
Bu çocuk neden her şeyi yönetmeye çalışıyordu, her şeye müdahale ediyordu? Bu gittikçe daha yorucu bir hale gelmişti.
"Taksi bulmam zor olma-"
Uzun zamandır sessizliğini koruyan Yiğit kesti sözünü.
"Ben hallederim merak etme."
"Şüphem yok o zaman." dedi Cihan elini memnuniyetle onun omzuna atarak.
Şüphesi olmamalıydı zaten. Çünkü kapıdan çıktıktan sonra muhtemelen küçük çaplı bir sorgu ve inatlaşma Bahar'ı bekliyordu.
Bahar, asansörde Yiğit'in ne zaman patlayacağını kestirmeye çalıştı. Asansör yolculuğu boyunca gerçekleşmedi. Apartmandan çıkana kadar yine bir şey olmadı. Tek konuşması Bahar çıkışa doğru yürüken "Biner misin şu arabaya?" demesi oldu. Onu zorlamadı genç kız. Sessizce yanındaki yerini aldı.
"Neredeydi otelin?"